Geçen yazıda ABD tarafından kurulan yeni ekonomik düzenin, yani Washington konsensüsünün, sınırlarına ulaşıldığını, 2008 krizinin de bu sistemin çok fazla zorlanması sonucunda ortaya çıktığından bahsetmiştim. Devam edelim.

Washington Konsensüsü’nü tek bir kelimeyle özetleyebiliriz: Serbestleşme. Aklınıza gelebilecek hemen her konuda, her şeyde serbestleşme. Bir taraftan dış ticaret, diğer taraftan finansal piyasalar Türkiye gibi birçok gelişmekte olan ülkede neredeyse tamamen serbestleştirildi. Bu gönül rızasıyla değil, zorlamayla oldu. ABD, IMF ve Dünya Bankası yoluyla gelişmekte olan ülkeleri “neoliberal hizaya” getirdi. Hizaya gelmeyen ülkelerde de bizde olduğu gibi darbe oldu. Bu şekilde gelişmekte olan ülkeler ticari ve finansal pazar haline getirildiler. Sanayileşmiş ülkelerin kendisi de bu süreçte “finansal pazar” haline geldi.

1982’de ABD’de tarihi bir karar alındı. Kamu kuruluşları olan SEC ve CFTC, türev piyasalarında yapılan sözleşmelerde, sözleşmeye konu olan malın fiziksel olarak temini zorunluluğunu kaldırdı. Böylece finansal piyasalar çok hızlı bir şekilde “kumarhane” haline geldiler.

Türev piyasalarının hacmi 1980’lere kadar ihmal edilecek bir düzeydeydi. 2011’e gelindiğinde türev sözleşmelerinin toplam değeri 648 trilyon dolara ulaşmıştı. Dünyanın toplam milli gelirinin 70 trilyon dolar civarında olduğunu söylersek, rakamın ne kadar büyük olduğu görülür.

Öte yandan, türev ürünleri inanılmaz bir şekilde çeşitli ve karmaşık hale geldi. Türev ürünlerinden birisi olan CDO’yu anlayabilmek için bir yatırımcının bir milyar sayfadan fazla metni okuması gerekiyordu. Söz konusu türev sözleşmelerini üreten bankacıların da birkaç yüz sayfadan oluşan türev sözleşmesini tam anlamıyla anlaması gerekirken, bu bankacıların türev sözleşmelerini okuyacak vakitleri bile yoktu. İnanılmaz karmaşıklıktaki bu sözleşmeleri “anlayabilmek” için türetilen matematiksel modeller de hiçbir işe yaramadı. Bu modellere göre, 2008 finansal krizinin yaşanma ihtimali arka arkaya 22 kez sayısal lotoyu kazanma ihtimali kadardı.

Peki, zeminin bu kadar kaypak olduğu hiç kimse tarafından fark edilmedi mi? Evet, fark edilmedi. İktisatçılar ve finansçılar krizin hemen öncesine kadar kendilerinden çok eminlerdi. Hatta krizin ortaya çıkmasından 9 ay sonra dahi bunun göreceli olarak önemsiz bir kriz olduğunu düşünüyorlardı.

2008 finansal krizine giden yolun taşlarını döşeyenler şirketlerden birisi olan AIG daha sonra “halkın parasıyla” ABD hükümeti tarafından kurtarıldı. 21 yıl boyunca AIG’in başında olan Joseph Cassano, şirketinin çöküşünden 6 ay önce şöyle diyordu: “Bu finansal işlemlerin [CDS] herhangi birinden 1 dolar kaybettiğimiz herhangi bir senaryoyu bile hayal etmek bizim için zor.” Tahminde dönemin FED Başkanı Ben Bernanke’nin de Cassano’dan aşağı kalır yanı yoktu: “Ev fiyatları son iki yılda yaklaşık olarak yüzde 25 arttı. [Fakat] bu fiyat artışları güçlü ekonomik temellere sahip.”

Washington Konsensüsü ile birlikte kurulan neoliberal düzenin, 2008 kriziyle birlikte artık sürdürülemez olduğu açık bir şekilde ortaya çıktı. İlginç gelse de bugün dünyada yaşanan siyasi ve ekonomik kargaşanın arka planında da temelde bu yatıyor. Vesselam…