1800’lerin ortalarında İrlanda’da çok büyük bir açlık felaketi yaşandı. Birincil sorumlu ise İrlanda’yı sömürge yönetimi altında inim inim inleten İngiltere’ydi. İngilizler önce İrlanda topraklarının önemli bir kısmını mera haline getirerek tarım yapılabilecek toprak miktarını önemli ölçüde azalttılar. (Kırmızı et sevdası!) Üstüne bir de çiftçilerin “namevcut toprak ağası” zulmü altında ezildiği bir sistem inşa ettiler. Sonuçta İrlandalı çiftçiler patatesten başka bir şey üretemeyecek ve yiyemeyecek kadar fakir düştüler. 1800’lerin ortalarında patates hastalığı ekinlerin önemli bir kısmını yok edince de müthiş bir açlıkla baş başa kaldılar. Dünkü yazıda giriş yapmıştım, bugün devam ediyorum.
Bu büyük felaket başladıktan sonra da İngilizler yine kendilerine yakışanı yaptılar. Önce felaketi “görmekte” epey geciktiler. Sonra bu felaketle ilgili bir şeyler yapılmalı mı yapılmamalı mı noktasında epey tartıştıktan sonra, mevzuyu genel anlamda olduğu gibi bırakmaya karar verdiler.
İrlanda’da yaşanan bu kıtlık 5 sene sürdü. Bu süreçte milyonlarca insan açlıktan öldü. Yüz binlerce insan İrlanda’dan göç etti. (Bu felaket İrlanda tarihinde öyle derin bir iz bıraktı ki günümüzde İrlandalı futbol takımlarının patates üzerine tonla şarkısı var.) Fakat aslında bu 5 yıllık felaket döneminde İrlanda’da bir kıtlık asla yaşanmadı. Bırakın aç kalmayı, İrlandalıları tıka basa 5 kez doyuracak kadar yiyecek -özellikle kırmızı et- İrlanda’dan İngiltere’ye ihraç ediliyordu! Hatta bu felaket sürecinde İrlanda’nın yiyecek ihracı artmıştı bile! Örneğin, felaketin en derin yaşandığı 1847 yılında, 4 bin yiyecek dolu gemi açlıktan kırılan İrlanda sahillerden Liverpool ve Londra gibi İngiltere’nin “semiz” şehirlerine gitmişti. Tabi ki yiyecekler İrlanda’da gemiye yüklerken İngiliz askeri de “yiyecekleri aç halktan koruyordu.” Ve o yıl 400 bin İrlandalı açlıktan öldü.
Yani İngiltere bırakın yardım etmeyi, kendi ortaya çıkardığı felaketi büyük bir şevkle devam ettiriyor ve sürdürüyordu.
İşin “entelektüel” kısmında da büyük bir trajedi yaşanıyordu. İrlanda’ya yardım etmemeyi “serbest piyasa” ile gerekçelendiren İngiliz entelektüeller, daha en başta İrlanda’ya 100 küsur yıldır yapılan “ekonomik zulmü” görmüyordu. Serbest piyasa koşulları şimdi akıllarına geliyordu. Hatta İngiliz hükümetinden bir bakan, “Tanrı İrlandalılara bir ders vermek için bu felaketi yolladı” diyebiliyordu.
İngilizler bir taraftan serbest piyasa derken diğer taraftan da “ekin yasası” çerçevesinde o toprak ağalarını “korumak” için tarım ürünlerinin ithaline yüksek vergi koyuyordu. İşte bu yüzden fakir İrlandalılar dışarıdan yiyecek de ithal edemediler. Ve öldüler.
İngiliz kraliçesi alay eder gibi 2000 pound yardım yaptı İrlanda halkına. Ve Osmanlı İmparatorluğu tam 10.000 pound yardım yapmak isteyince, “Kraliçe’den fazla yardım yapamazsın” denilerek Osmanlının ancak 1000 poundluk yardım yapmasına izin verildi. Fakat Osmanlı ne yaptı? 1000 poundun yanı sıra 5 gemi dolusu erzak yolladı İrlanda’ya. İngilizler bu erzak dolu gemilerin İrlanda’ya geçişini engellemeye çalıştı. Ama bizimkiler bunları gizlice İrlanda’ya sokmayı başardı.
Bir tarafta kendi insanlarını bile ölümüne sömürmekten ve öldürmekten zerrece vicdan azabı duymayan Batılılar, diğer tarafta kendinden olmayana bile merhamet duyan Müslümanlar…
Bugün de aynı şeyleri yaşıyoruz: Bir tarafta milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, diğer taraftan “göçmenler yaşam standardımıza zarar veriyor” diyen ve “ölmeleri müstahak onlara” diyen Batılılar… Vesselam…