“Ümmet-i Muhammed için bu dünyada elimden geleni yapmazsam yarın ahirette ne yüzle Allah’ın huzuruna çıkarım?” Sultan Abdülhamit Han

Genellikle önemli isimleri anma törenleri ölüm yıldönümlerinde yapılır. Fakat Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman yeni bir geleneği başlatıyor: Tarihimizin önemli kahramanlarını doğum günlerinde anmak. Böylece, Peygamberimiz’in (s.a.v.) mevlit kutlamalarından sonra, bir tarihi şahsiyet de doğum gününde çeşitli etkinliklerle yad edilecek.

Sultan II. Abdülhamit Han 174’üncü doğum yıl dönümünde uluslararası bir sempozyum, sergi, müzik konseri ve bir belgeselle hatırlanacak.

Biz Peygamberimiz’i (s.a.v.) doğum yıl dönümlerinde anarız. Adı üstünde Mevlit Kandili, doğum günü kutlamasıdır. Dilerim bu gelenek devam eder.

Muhammed Hamidullah, Duha Suresi’nin “Rabbinin nimetini yâd et” mealindeki âyetine istinaden Müslümanların Mevlit Kandili’ni kutladıklarını ifade etmektedir.

Tarihe not düşmüş kahramanların hatırlanması sadece tarihi yad etmek açısından önem arz etmiyor. Kendi milli kıymetlerimizin yeni nesiller için örnek olması nedeniyle de çok çok büyük bir anlam ifade ediyor. Maalesef kendi değerlerimizi gençlere tanıtmayınca onlar da başka kültürlerin değerlerini benimsiyorlar. Ya bir futbolcu, ya bir sinema artisti, ya da bir müzisyen, gençlerin örnek şahsiyeti oluyor. Daha acısı Allah-Peygamber düşmanı şahsiyetlerin öne çıkması! Allah’a şükür son yıllarda bu durum değişti. Özellikle 70’li yıllarda Lenin, Marks, Mao, Enver Hoca, Castro gibi toplumumuzun topyekun var olmasına aykırı düşüncelere sahip adamlar rol-modeldi. Şimdilerde bu durum değişti; ancak yerine milli kahramanlarımızı koymayınca boşluğu futbolcular, artistler, müzisyenler doldurdu. Tabii ki bu kesimlerde de örnek şahsiyetler vardır; ancak ekseriyetin bunlardan oluştuğu toplumların geleceğinden endişe etmeliyiz.

ÖRNEK BİR ŞAHSİYET: SULTAN ABDÜLHAMİT

Tarihimize biraz yakından bakarsak her alanda yüzlerce örnek şahsiyetle karşılaşırız. Bu şahsiyetlerin başında Sultan II. Abdülhamit Han gelmektedir. Ancak unutmamamız gereken bir hususu burada hatırlatmak istiyorum. Yeryüzünde yaşayan hiçbir kahraman yüzde yüz iyi veya yüzde yüz kötü olamaz. Her insanın olduğu gibi kahramanların da zayıf ve eksik yanları olacaktır. Abdülhamit buna iyi örneklerden birisidir. Bir taraftan “Kızıl Sultan” diye anılması hata olduğu gibi, diğer taraftan her yaptığı doğrudur yaklaşımının da yanlış olduğunu düşünüyorum.

Tarihe altın harflerle yazılmış Osmanlı Devleti’nin zor zamanlarında tarih sahnesine çıkan Sultan II. Abdülhamit Han tarihin akışını değiştirmiştir. 1800’lü yıllardan başlayarak bilimde, sanatta, ekonomide duraklamaya başlayan Osmanlı Devleti kendine güvenini kaybetti. Kendi değerlerinden beslenerek yenilenmek yerine Batı’daki gelişmeleri takip etmekle yetinmeye başladı. Özellikle Sultan Hamit’in babası Abdülmecid ve amcası Abdülaziz döneminde devlet Batılılara yüklü miktarlarda borçlandı. Borç verenler emir vermeye de başladılar. Zayıflayan devleti her yönden sıkıştırıp azınlıkları kışkırtarak Osmanlı’yı parçalamak için planlar yaptılar. Batılıların gözünde Osmanlı bir “hasta adam”dı. Dışarıda yapılan planlar önce gayrimüslim tebaa aracılığıyla devreye sokuldu. Sonra yerli işbirlikçiler de peydahlandı.

1842 yılında Çırağan Sarayı’nda dünyaya gelen Abdülhamit Han devletin kötü gidişine şahit oldu. Dikkatli kişiliğiyle hataları gözlemledi. 1876 yılında amcası Abdülaziz’in intihar ya da cinayet sonucu öldürülmesi, padişah olan ağabeyi V. Murat’ın 3 ay sonra bunalıma girmesi sonucunda görevden alınarak hapsedilmesi Abdülhamit’in padişah olmasıyla neticelendi. Abdülhamit 34 yaşında 34. padişah, 113.halife oldu. Amcası ile ağabeyinin yaşadığı dramatik olaylar onu derinden etkiledi. Bütün bu olayların baş müsebbibi Mithat Paşa sadrazam oldu. Paşa, Abdülhamit’i padişah yaparken iktidarın Anayasa ve Meclis’le paylaşılmasını şart koşmuştu.

1876 yılında ilk anayasamız Kanun-i Esasi ilan edildi. Meclis-i Mebusan ve Ayan Meclisi üyelerinden oluşan Meclis açıldı. Bu dönem I. Meşrutiyet olarak adlandırılır. Bütün bu yenilikler İngilizlerin, Fransızların, Rusların dikkatinden kaçmıyordu. Zayıf olmaya gör, tekme vuran çok olur. Osmanlı Balkanlarda, Kafkasya’da, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da her taraftan sıkıştırılıyordu. İçeride yıllarca baş tacı ettiğimiz, dinine diyanetine karışmadığımız insanlar şimdi düşman olmak için fırsat kolluyorlardı. Üstelik aldığımız borçlar da belimizi büküyordu.

Bu döneme damga vuran en önemli hadise Osmanlı Rus savaşıdır (1877-1878). 93 Harbi de denen bu savaşta Osmanlı birçok cephede yenildi. Ruslar Yeşilköy’e kadar geldiler. Savaş kararının alınmasında Mithat Paşa ve Meclis’in çok büyük etkisi oldu. Bazı tarihçiler Sultan Abdülhamit’in ilk 5 yılının kendi yönetiminden ziyade bürokratların yönlendirmesiyle idare edildiğini ifade ediyorlar. Rusların İstanbul’u tehdit etmesi üzerine Sultan İngilizleri devreye sokuyor. Rusların şartları hafifliyor, ancak İngilizler geçici olarak Kıbrıs’a yerleşiyorlar. Bu geçici yerleşim İngiliz üsleriyle Kıbrıs’ta devam ediyor!

Abdülhamit dönemini anlatmayı tarihçilere bırakarak bazı kısa değinilerle dönemin fotoğrafını çekmeye çalışalım. Çünkü anlatacak çok şey var.

Abdülhamit, Mithat Paşa’yı sürgüne gönderiyor, Meclis’i süresiz tatil ediyor.

33 yıllık dönemde yüzlerce siyasi olaya şahitlik ediyor, yön veriyor.

Devletin bekası için elzem olduğuna inandığı istihbarat teşkilatını kuruyor. Bu konuda ki aşırı hassasiyeti birçok eleştirinin kaynağı oluyor.

Saltanatı döneminde birkaç adi suç dışında idam cezası vermiyor.

Dünyadaki siyasal olayları takip ederken Müslümanların meseleleriyle de Halife sıfatıyla yakından ilgileniyor.

33 yıllık saltanat döneminde akla hayale gelmez siyasi olaylar yaşanıyor. Nihayet 1909’da 31 Mart vakası sonucunda İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından Abdülhamit tahttan indiriliyor ve Selanik’e sürgün ediliyor. 3 yıl orada kalıyor, ancak Selanik’in işgal tehlikesi baş gösterince İstanbul’a Beylerbeyi Sarayı’na naklediliyor. Burada 6 yıl kalıyor ve 1918 yılında vefat ediyor. Naaşı dedesi ll. Mahmut’un türbesine defnediliyor.

Naaşı götürülürken kalabalık halk kitleleri tarafından “Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Ey Ulu Hakan!” nidaları ve gözyaşlarıyla uğurlanıyor.

33 yıllık saltanatında dostundan çok düşmanı oluyor. En büyük dostu olan halk, onu çok seviyor. Şiddetle muhalefet edenlerden bir kısım aydınlar İttihat ve Terakki’nin kötü yönetimini görünce pişman oluyorlar. Süleyman Nazif pişmanlığını şöyle dile getiriyor:

“Halt edip durduk siyaset namına,/ Türk’ü mahvettik celadet namına,/ Mülkü yıktık aşk-ı milat namına,/ Milleti soyduk hamiyet namına.”

Rıza Tevfik ise şiirinde şöyle diyor:

“Tarihler adını andığı zaman,/ Sana hak verecek hey Koca Sultan,/ Bizdik utanmadan iftira atan,/ Asrın en siyasî Padişahına.”

15 Temmuz darbe girişiminde sonra Sultan Abdülhamit ve döneminin daha dikkatli bir şekilde ele alınması bölgede yaşadığımız olayları doğru anlamak açısından önem arz ediyor.

Son sözü Sultan’a verelim: “Beni evhamlı sanıyorlardı hayır! Ben sadece gafil değildim, o kadar.”

******

BİLİM VE SANAT ALANINDA DEVRİMLER

Sultan Abdülhamit bir devletin bekası için lazım gelen şeyleri bir cümlede özetliyor: “Din ve dini korumak için bir parça taassup, maarif, milliyet, servet ve sanat.”

Sultan Abdülhamit bir taraftan devletin birlik ve bütünlüğünü korumaya çalışırken diğer taraftan hayatın her alanına tekabül eden yenilikler yaptı. Bilim, sanat, ekonomi, sağlık ve askeri alanlarda devrim niteliğinde işlere imza attı. Hepsini sadece başlık halinde saymak bile sayfalar alabilir.

Özellikle ulaşım ve eğitim alanında yapılan projeler saymakla bitmez.

Eğitim alanında yapılanlar eserlerden bazıları

-Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi)

-Aşiret Okulu

-Rüştiyeler (Ortaokul)

-Eski Eserler Müzesi

-Hukuk Fakültesi

-Maden Fakültesi

-Halkalı Ziraat ve Veterinerlik Fakülteleri

-Sayıştay

-Şam Tıp Fakültesi

-Güzel Sanatlar Fakültesi

-Ticaret Fakültesi

-Yüksek Mühendislik Fakültesi

-Kız Öğretmen Okulu

-Haydarpaşa Askeri Tıp Fakültesi

Ekonomi projeleri

-Ziraat Bankası

-Hamidiye Kağıt Fabrikası

-Dersaadet Ticaret Odası (İstanbul Ticaret Odası)

-Osmanlı Sigorta Şirketi (Osmanlı Umum Sigorta Şirketi)

-Mum Fabrikası

-Tütün Fabrikası

-Çimento Fabrikası

-Yıldız Çini Fabrikası

-Hereke Bez fabrikası

-Feshane

Ulaşım ve iletişim projeleri

-Bursa Demiryolu

-Kudüs Demiryolu

-Ankara Demiryolu

-Beyrut’ta liman ve rıhtım

-Selanik-Manastır Demiryolu

-Şam Demiryolu

-Eskişehir-Kütahya Demiryolu

-Galata Rıhtımı

-Beyrut Demiryolu

-Afyon-Konya Demiryolu

-Sakız Adası’nda liman ve rıhtım

-İstanbul-Selanik Demiryolu

-Tuna Nehri’nde Demirkapı Kanalı

-Şam-Halep Demiryolu

-Hicaz Telgraf Hattı

-Hama Demiryolu

-Selanik’te liman ve rıhtım

-Haydarpaşa Liman ve Rıhtımı

-Trablus-Bingazi Telgraf hattı

-Konya Ereğlisi’nde demiryolu

-Medine Telgraf Hattı

-Şam’da elektrikli tramvay

-Hicaz Demiryolu

Sağlık projeleri

Darülaceze

Şişli Hamidiye Etfal Hastanesi

******

YILDIZ SUİKASTI

Ermeni asıllı Belçikalı Jorris tarafından organize edilen Ermeni çetesi Viyana’da imal edilerek İstanbul’a getirilen bir kupa arabasına 100 kg’lık saatli bomba yerleştirdi. Hedef Sultan Abdülhamit’ti . Araç, 21 Temmuz 1905 tarihinde Cuma Selamlığının yapıldığı Yıldız Hamidiye Camii önündeki yola park edildi. Suikast için padişahın kendi arabasına yürüyüş süresi en ince ayrıntısına kadar hesaplanmıştı. Ancak Sultan Abdülhamit’in Şeyhülislâm Cemaleddin Efendi ile Cuma namazı sonunda alışılagelmişin dışında ayaküstü konuşması bütün planları altüst etti. Çünkü bomba, Sultan Abdülhamit patlamanın etki alanı dışındayken infilâk etti. Asker-sivil 23 kişi öldü ve 58 kişi yaralandı. Sultan Abdülhamit, bombalı suikasttan yara almadan kurtuldu. Herkesin telâşa kapıldığı o hengâmede Sultan Abdülhamit Han sükûnetini muhafaza ederek “Korkmayın, korkmayın!..” diye bağırmış ve arabanın seyis mahalline oturarak ecnebi sefirlerin alkışları arasında Yıldız Sarayı’na dönmüştü.

******

FİLİSTİN MESELESİ

“Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.” Sultan Abdülhamit Han

Sultan Abdülhamit devrinin gailelerinden biri de o sıralarda filizlenmeye başlayan Yahudi meselesidir.

Sultan Abdülhamit Han’ı tahtan indirmeden Osmanlı Devleti’ni parçalamanın ve İslam’ı yok etmenin mümkün olmadığını gören bütün iç ve dış düşmanlar bu büyük Türk Hakanına karşı cephe aldılar.

1892 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde ‘ilk Siyonist kongresini’ toplayan Teodor Herzl, dünya Yahudilerinin Filistin’de yeniden toplanmaları için teşebbüse geçti.

Bu gaye için iki kere İstanbul’a geldi. Yahudilerin Filistin’e avdet edip orada ikamet eylemeleri karşılığında Osmanlı Devleti’nin dış borçlarını ödeme teklifini Sultan Abdülhamit’e arz etti.

Sultan bu teklifi reddettikten sonra tedbirler almaya başladı. Oradaki Müslüman nüfusu arttırma yoluna gitti.

Yahudilerin Filistin’de toprak satın almalarını yasakladığı gibi, onların bu emellerine muvazaa yoluyla ulaşmalarını engellemek için de, her arazisini satmak isteyenin yerini şahsî parasıyla satın alarak “Emlâk-i Şâhâne” hâline getirdi.

Ancak hal’ edildikten sonra Sultan’ın bütün mallarını İttihatçıların Hazine’ye zorla, tehdit ve şantajla devrettirmeleri bu projeyi akamete uğrattı.

”Benim, sarayın dört duvarı arasında gördüklerimi onlar, yani İttihatçılar dünyayı gezdikleri halde göremiyorlar mı?” Sultan Abdülhamit Han

******

SULTAN ABDÜLHAMİT İÇİN NE DEDİLER?

“Gün gelecek Sultan Abdülhamid’i anlamak, her şeyi anlamak olacaktır.” Necip Fazıl Kısakürek

“Nerdesin şevketli Abdülhamid Han?/ Feryadim varır mı bârigâhina?../ Tarihler adını andığı zaman;/ Sana hak verecek ey koca Sultan!” Rıza Tevfik

“Sultan İkinci Abdülhamid’in saltanat devrini bir ‘KIZIL SULTAN’IN İSTİBDADI’ diye özetleyenler, eğer gaflete boğulmuş safdiller değillerse mutlaka yabancı hırslara satılmış vatan hainleridir.” Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu

“Abdülhamit tahttan düşürülmemiş olsaydı, Avrupa devletlerinin halen yaralarını sarmaya çalıştığı o büyük afet (Birinci Dünya Savaşı) meydana gelmiş olmayacaktı. Aksini farz etsek bile Abdülhamit, büyük bir ihtimalle Türkiye’nin tarafsız kalmasını sağlayarak memleketine bir zafer hediye etmiş olacaktı. Bunu iddia etmekle kâhin sayılmamalıyım.” Sir Henry F. Woods (Osmanlı Bahriyesinde 40 Yıl)

“Sultan Abdülhamit, fevkalade zekaya malik, Avrupa’nın en büyük politikacılarından yüksek fikirli ve siyasi dehaya sahipti.” Çar II. Nikola

“Dokuz sene Sultan’ın peşinde koştum, etrafında dolaştım, ancak beş kere görüşebildim… Saray erkânını elde ettim, hepsiyle ahbap oldum. Buna rağmen bir şey elde edemedim. Bu adam beni dertli etti.” Theodor Herlz