Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu yıl pilot uygulama olarak 5. sınıflarda 20 saat İngilizce dersi okutulması düşüncesi ‘Dostun zulmü düşmandan ağır’ dedirtiyor adeta.
Anadilimiz Türkçe bile 6 saatken bunun neredeyse 4 katı İngilizce eğitimini hele de 5. sınıflarda planlanmasını doğru bulmadığımı nedenleriyle paylaşmak istiyorum.
sınıf öğrencisi dediğiniz çocuk; somut işlemlerden soyut işlemler dönemine yeni adım atmış, düşünce dünyasını şekillendirmeye yeni başlamış biridir.
Tam da bu noktada gününün en faydalı zamanlarını bilgisayarla geçiren bu çocuklarımızın bilgisayarla aşina oldukları İngilizcenin yanına 20 saat de İngilizce dersi verir, okutur ve yazdırırsanız yarın İngiliz gibi düşünmeyeceğini düşünemezsiniz.
Daha on yaşındaki çocuklarımız bu uygulama başlamadan bile sosyal medyada ünlü sesleri yutan, en basit kelimeleri bile İngilizceden seçerken, İngilizce isimli olmayan Türk mallarını bile giymez ve yemezken; bu uygulamayla birlikte zihnine yabancı seslerin, kelimelerin adeta kazınacağından haberdar değil miyiz?
Edebi hayatımızda adeta birer mücevher değeri taşıyan eserleri fiyatlarını gerekçe göstererek okumaktan kaçınan çocuklarımıza uçuk fiyatları olan dil kitaplarının aldırılması bile İngiliz ekonomisine katkı sağlamaktan başka nedir ki?
Okulda İngiliz iklimine maruz bırakılan çocuğu akşam evde bir Türk ailenin karşılayacağını düşünmüyor muyuz? Dille kültürün verildiği bir çocuğu yetişkinlerin dahi çözümünü psikologlarda aradığı kültür çatışmasına mahkûm etmiş olmuyor muyuz?
Üstelik ailenin ektiği kültür tohumlarının arasında İngiliz dili ve dille gelen kültürünün bir ayrı otu gibi duracağını unutmamalıyız. O yavruların gönül bahçelerini tarumar eden aile mi yoksa o ayrık otlarını yüreklerine ekenler mi olur o zaman.
Ve her şeyden önemlisi Tanzimat’la başlayan süreçte Batının bilim ve teknolojisini alacağız diye yurt dışına gönderilen gençlerimizin ve yabancı dili çocuklarımıza öğretsin diye yurt dışından getirdiğimiz Fransızların yetiştirdiği gençlerin daha sonra ülkelerine nasıl ihanet ettiği ve ülkelerinden nasıl koptuğu hafızalarımızdayken yeniden bir Tanzimat projesinin bugün gündeme gelmesi aşağılık duygusundan başka bir şey değildir.
Biz yabancı dilin öğrenilmesine karşı değiliz ama bunun dayatılmasına ve özellikle de genç beyinlere adeta zerk edilmesine karşıyız. Yapılacaksa bu seçmeli yapılmalı ve seçilecekse de lise süreci seçilmelidir.
Yıllardır adını Anadolu lisesi koyduğumuz ama İngilizce öğretip Batı’nın ilmini, fennini alacağız diye yetiştirmeye çalışan gençlerimizin kariyer ve meslek yaşantılarını nasıl körleştirdiğimizi tekrar hatırlatarak diyorum ki eğer bakanlığımızın adı Milliyse bu bakanlığın ilk hedefi kendi insanına, gencine, çocuğuna kendi milli değerlerini öğretmek olmalı. Önce kendi ana dilini öğretmek olmalı.
Yabancı dile ihtiyacı olan bunu öğrensin. Devlet de öğretsin ama bunu araç olmaktan çıkarıp amaç haline getirir bunu ülkenin kurtuluş reçetesi gibi dayatırsanız ne milliliğiniz kalır ne de vatanseverliğiniz…