Ege Denizi’ni geçip Yunanistan’a ulaşma ve oradan da Avrupa’nın kim bilir hangi ülkesine giderek yepyeni bir hayata başlama hayaliyle yola çıkan fakat dalgalara yenik düşerek boğulan bir kişinin cenaze namazı.

Görevi gereği cenaze namazını kıldıran imamdan başka kimse yok.

Tabutta yatan Suriyeli bir garip…

Ege’de ve Akdeniz’de benzer şekilde can veren binlerce kişiden biri.

Sosyal medyada yeniden gündeme gelen o ibretlik fotoğrafın tarihi eski fakat acısı sürekli yenileniyor.

Her gün bir yerlerde kahramanları farklı olsa da kaynağı ortak trajediler yaşanıyor.

Hava saldırısında kocasını kaybeden ve ailesinden geri kalanları alıp Türkiye sınırına doğru kaçan bir kadın…

Yağmur ve kar sularına direnememiş iğreti bir çadırda çamur içinde yaşama tutunmaya çalışan yaşlılar ve çocuklar…

Cansız bedeni Bodrum sahillerine vuran Aylan bebek ve zeytin ağaçlarının altında donarak ölen minik Erva…

Rejim güçlerinin veya Rus uçaklarının saldırısında yerle bir olan evin enkazından babası tarafından cesedi çıkarılan adını bilmediğimiz bir çocuk…

İnsanlıktan nasibini almamış ırkçı mahlûklarca “Suriyeli” denilerek aşağılanan, hor görülen, sürekli hedef gösterilen ve ne yapsa yaranamayan bir mülteci…

Yüzlerce acı hikâye…

O hikâyelerdeki kurbanlardan biri de geçtiğimiz günlerde Lübnan’da vahşice katledilen Suriyeli bir genç idi.

31 yaşındaki İdlibli Muhammed Hasan el-Musa, Lübnanlı ünlü şarkıcı Nansi Acram’ın villasında şarkıcının kocası Fadi el-Haşim tarafından katledildi.

Olayın ardından Lübnan resmi haber ajansının servis ettiği haberde Acram’ın evine Suriyeli bir hırsızın girdiği ve maskeli hırsızın el-Haşim’e tabancasını doğrulttuğu, ikili arasında yaşanan silahlı çatışmada hırsızın öldüğü öne sürüldü.

Gözaltına alınan el-Haşim, nefsi müdafaa gerekçesiyle kısa süre sonra serbest bırakıldı.

Oysa gerçek çok farklıydı.

Ailesinin ve yakınlarının ifadelerine göre Suriyeli genç oldukça terbiyeli ve çalışkan biriydi.

Lübnanlı ünlü şarkıcının evinde uzun süre bahçıvan olarak çalışmıştı ve epey alacağı vardı.

Birkaç kez istemesine rağmen alacağı verilmemiş, bunun üzerine Nansi Acram’ın evine gidip alacağını bizzat kocası Fadi el-Haşim’den istemeye karar vermişti.

Yani hırsız değildi.

Maskesi ve silahı yoktu.

Ailenin tanıdığı bir simaydı.

Fadi el-Haşim tarafından 17 kurşunla öldürüldü.

Cinayetin işleniş şekli ve maktule yağdırılan kurşunlar olayın nefsi müdafaa olmadığını açıkça gösteriyordu.

Fakat o Suriyeli bir garipti.

Katili ise ünlü bir şarkıcının kocası…

Sosyal medyada koparılan yaygara olmasaydı cinayet bizzat resmi makamlar tarafından “silahlı hırsıza karşı nefsi müdafaa” süsü verilerek örtbas edilecekti.

Otopsi raporunun yayınlanmasının ardından Fadi el-Haşim yeniden gözaltına alındı.

Ünlü şarkıcının kocasının “kasten adam öldürmek” suçlamasıyla yargılanması bekleniyor.

Lübnan’da ekmek parası peşinde koşarken haksız yere katledilen Suriyeli gencin davası kamuoyuna mal olduğu için bundan sonra üzerinin örtülmesi o kadar kolay olmayacak.

Bunlar medyaya yansıdığı için öğrenebildiklerimiz ve böyle daha yüzlerce, binlerce haksızlık söz konusu.

Hepsinde de kurban aynı:

Suriyeli bir garip…