Türkiye, Suriye konusunda gitgide daha büyük bir girdabın içine sürükleniyor. Zaten öyle değil miydi? denilebilir. Lakin meselenin gün be gün daha çetrefilli bir boyut kazandığını az çok takip eden herkes görmektedir. Daha önce de Suriye meselesine açıktan müdahale hususunda geç kalındığına dair çokça kanaatler belirtildi ise de durum hiç bu kadar hassasiyet arz etmemişti.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan dünkü konuşmasında bu hassasiyet üzerinde oluşan dikkatini şöyle ifade etti: “Suriye meselesi canımızı acıtmaya, yüreklerimizi dağlamaya devam ediyor. Son haftalarda Esed rejimi ve destekçileri başta Halep sivilleri hedef alan saldırılarını artırmış bulunuyor. Rusya ve rejimin ağır bombardımanına maruz kalıyorlar. İran destekli Şii milislerin ve Şebbihaların acımasız katliam haberlerini alıyoruz. Suriye kirli ittifakların kurulduğu, insanların canı üzerinden kirli pazarlıkların yapıldığı bir ülke haline geldi.

Rejim, rejim destekçisi ülkeler, DAEŞ ve PYD gibi örgütler sürekli palazlandırılıyor.”

Gelinen bu noktada Türkiye’nin makul bir siyaset izlemesi gerektiğini düşünenler kadar, olabildiğince agresif bir tutum izlemesi gerektiğini düşünenler de var. Agresif tutum izlemesi gerektiğini düşünenlere göre çözüm; temkinli bir Türkiye üzerine yapılmış tüm planları boşa çıkarmaktır. Ben de şahsen böyle bir görüşü paylaşıyorum.

Suriye meselesi artık çözülmesi gereken elzem bir meseledir. Ancak nasıl ve kiminle çözüldüğü hususunda Türkiye’nin konumlanacağı yer eğer ki Almanya, Fransa veya Hollanda ile aynı noktada olursa Türkiye açısından üstü kapalı bir kayıptır.

Rusya, Türkiye’nin her bir köşesine tehdit oluşturan PKK ve türevleri için sınırları içerisinde büro açtırıyor, bize tehdit olanları legal oluşumlar olarak lanse etmeye çalışıyor. Diğer taraftan Amerika, Türkiye’nin, sınırları içerisinde şehit vererek mücadele içinde olduğu bir terör örgütü için; bize göre terör örgütü değildir mealinde cümleler sarf ediyor. Hal böyle iken dost-düşman alenileşmiş, temkin ve denge zaman kaybından başka bir tarif götürmezken konuya acil müdahale esaslı bakılmalıdır.

Kaldı ki son günlerin özel dosyalarla ifşa olan niyetlerine göre PKK/PYD’nin Suriye’de bahara kadar bir devlet kurup ardından tüm güçleri ile Türkiye’ye saldırma planları varsa eğer bu konuda paniklememizi gerektirecek bir durum olmamakla birlikte, Türkiye’ye kaybettirilmesi hedeflenen zamanı onlara vermemek için agresif bir tutum izlenmelidir.

Agresif bir tutum izlenmeli zira artık savunma, savaşın olmadığı bir zamanda geçerlidir. Şuanda Suriye üzerinden Türkiye’ye maşalar aracılığı ile açılan aleni savaşta ‘temkin iyidir ancak taarruz daha da iyidir’ penceresinden bakmak gereklidir.