Geçtiğimiz günlerde üç güzel dostla Balkanlar gezisi yaptık. UDEF Başkanı Mehmet Ali Bolat, UDEF Dış ilişkiler Koordinatörü Muhammet Malik Taylan, UDEF Trakya Bölge Koordinatörü Rahim Celep ve UDEF Başkan Yardımcısı sıfatıyla bendeniz. İpsala sınır kapısından Yunanistan’a geçiş yaptık. Geçiş esnasında sınırda bir müddet bekletildik, muhtemelen hakkımızda istihbari soruşturma yapıldı. Onlar neyin soruşturmasını yapmışlardı bilmiyoruz ama biz çok yakın bir coğrafyamızı, soydaşlarımızı, dindaşlarımızı ilk defa ziyaret edecek olmanın heyecanını yaşıyorduk.
Üstad Prof. Dr. Saadettin Ökten’in; “İslam medeniyetini dünyaya gösteren şehirleridir” sözünü aklımıza getiren buram buram Anadolu kokan, gök kubbesini ezanların doldurduğu, merkezinde bir cami, insanlarının yüzünde sıcak bir gülümseme olan bizce şehre girmiştik: Gümülcine. Antrparantez şu bilgiyi de ekleyelim: Gümülcine adı rehberimizin aktardığı bilgiye göre “Kömürcü Nine”den gelmekteymiş. Şehir zengin kömür yataklarını barındırmakta olduğundan kömürcülük yaygın meslek imiş. Kömür işiyle uğraşan bir nine de bu meslekten payını almakla şehrin adına ilham olmuş. Şehrin göbeğinde cennetmekan Sultan 2. Abdulhamid’inyaptırdığı saat kulesi, merkez camii ve 147 adet vakıf dükkanı ile bıraktığı izi görmenin bahtiyarlığını yaşadık.
Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosluğu
Önce Gümülcine şehri ile bizim için çok önemli gezimize başladık. Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosu Murat Ömeroğlu Bey ile bürokratik kasıntıdan uzak çok sıcak, samimi bir görüşme gerçekleştirdik. Murat Bey’den Batı Trakya hakkında genel bilgi ve değerlendirmelerini aldık. Yunanlar tarafından buradaki başkonsolosluk hakkında kendi hükümetlerinin dahi işlevini açıklayamadıkları iddiasında bulundukları, Türkiye’nin ileri hedefleri için bir katalizör rolü oynadığını gördüklerini ve çok görevli gelişmiş bir merkez olarak hareket ettiği iddiaları ileri sürülmektedir. Yine Yunanlar tarafından Başkonsolosluğun bazı işbirlikçileri vasıtasıyla parlamentoya “Truva atı” şeklinde çalışan adamlar yerleştiren, yenilgi ikliminin değişmesi ve Türk momentumunun geri dönüşü ve Türkiye anavatanının güçlü olduğu ve çocuklarını yani Trakya Türklerini terk etmediği güvencesi gibi hassas konuları uygulayan bir merkez olarak nitelendirilmektedir. Tüm bu iddialar olsa da açık bir şekilde görülüyor ki aslında bir ülkenin başka bir ülkedeki normal olarak olması gereken, uluslararası diplomatik çalışmalar ve Başkonsolosluk işlevlerini yerine getirmektedir.
Başkonsolosluğun hizmet alanına giren Batı Trakya’da 150 bin civarı Türk azınlığı bulunduğu bilinmektedir. Bölge nüfusu zamanla hem Batı Avrupa’ya olan göç hem de Türkiye’ye olan göç nedeniyle azalmaktadır.
Gümülcine Türk Gençler Birliği
Başkonsolosluk sonrası 1928 yılında kurulan Gümülcine Türk Gençler Birliği’ni ziyaret ettik. Halef ve selef başkanlar Sedat Hasan ve Koray Hasan Beyler ve diğer yönetim kurulu üyeleri ile oturup halleştik. Bize hem Batı Trakya Türklerinden hem de Gümülcine Türk Gençler Birliğinden bahsettiler. Gümülcine Türk Gençler Birliği, Türk kültürünü yaşatma gayesiyle kurulmuş ve çeşitli dallarda faaliyetler göstermeye başlamış daha sonra Yunan devleti tarafından 1940-50 arasında kapatılıp 1950 yılından sonra tekrar açılıyor. 1954 yılında ise Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılan yeni binasında hizmet vermeye başlıyor. Ancak 1983 yılında KKTC’nin ilan edilmesiyle Batı Trakya’daki tüm başında Türk ismi olan tabelalar indiriliyor. Dolayısıyla bu mekandan da tabela indirme işlemi gerçekleştiriliyor.
Zaman zaman kapatmalar yaşasa da kurulduğu günden bu yana kültürel ve sportif faaliyetler, folklor, müzik, resim, seramik, el becerileri dersleri vb. Türk kültürünü yaşatma anlamındaki tüm faaliyetlerde aktif olmuşlar. Ayrıca bölge öğrencilerinin Türkiye’deki üniversitelerin tercihi noktasında rehberlik hizmeti vermekte, kayıt işlemlerine yardımcı olmaktalar.
Birlik 1987 yılında resmi olarak kapatılıyor. Bu kapatmadan sonra 1988 yılının 29 Ocak’ında halk ilk defa Türklük yürüyüşünü gerçekleştiriyor. Yürüyüşün 2. Yılında 29 Ocak 1990 yılında ise Yunanlar tarafından önceden belirlenmiş dükkanlar işaretleniyor ve yağmalanarak yürüyüşler provoke ediliyor. Gelişen olaylardan sonra 1991 yılında Batı Trakya Türklerine eşit vatandaşlık hakları veriliyor. Ancak daha sonra Helen ırkından olmayan 49 bin Yunan vatandaşı Türk’ün vatandaşlıktan atılması gibi faşist bir uygulama gerçekleştiriliyor.
Batı Trakya’da Eğitime Dair
Batı Trakya’da, 1951 Türk-Yunan eğitim anlaşması doğrultusunda işletilen Türkçe-Yunanca çift dilli ilkokul, ortaokul, lise düzeyinde azınlık okulları bulunuyor.1952 yılında çeşitli eğitim protokolleri ile Celal Bayar Lisesi -2020 itibariyle 930 civarı öğrenciye sahip- açılıyor. Bölgedeki ilk meslek erbapları bu liseden mezun oluyor. Diğer okul ise günümüzde Muzaffer Salihoğlu Lisesidir -2020 itibariyle 700 civarı öğrenciye sahip-. Bu okulların kitapları Türkiye’den Milli Eğitim Bakanlığından gelmektedir. Her ne kadar Türkiye bölge eğitiminin etkin bir aktörü olmaya çalışsa da 1968 yılında kurulan Selanik Özel Pedagoji Akademisi(SÖPA) yasayla tek ilkokul öğretmeni yetiştiren kurum olmakla bu durumun önüne geçtiği biliniyor. Bunun ne anlama geldiğini uzun uzadıya izah etmeye gerek yoktur sanırım.
Yunanistan’da 8 yıllık kesintisiz eğitim söz konusudur. Ülkede anaokulu eğitimi zorunlu hale gelirken, son yıllarda azınlık ana okullarının açılması ihtiyacı ortaya çıktı. Öğretmen atamalarında ciddi müdahaleler var. Kontenjan öğretmen politikasıyla da eğitimi sürekli kontrol altında tutmaya çalışıyorlar. Yunan dili yeterince öğrenilemediğinden Yunan üniversitelerinden mezuniyet oranı da çok düşüyor. Örneğin şu anda Yunanistan Üniversitelerinde okuyan 2913 azınlık Türkü öğrenci var ve bu öğrencilerdeki geçmiş yıllara bakılarak mezuniyet oranı %27 gibi düşük bir seviyede. Aynı kategoride Türkiye’deki Üniversitelerde okuyan Batı Trakya Türkü öğrenci sayısı 2430 ve mezuniyet oranları ise yine geçmiş yıllara bakılarak %64 gibi yüksek bir oranda seyrediyor. Dil sorunu bu kadar açık olmakla birlikte bu ihtiyacıkarşılamaya yönelik olarak Yunan tarafı bir şey yapmak yerine çift dilli ana okullarına da izin vermiyor. Bu kararları da azınlık kesimlerinde sürekli olarak protesto konusu olmaya devam ediyor.
Türkiye’den Yurtdışı Türkler Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB)’nca yürütülen Türkiye Bursları çerçevesinde 100 civarında bir kontenjan verilmekte ancak bu kontenjanın sadece ve sadece 30 kadarı değerlendirilebilmektedir. Bölgeden Türkiye’ye gelen öğrenciler daha çok sağlık sektörü üzerine meslek edinebilecekleri bölümleri tercih etmekteler. Oysa bölge kalkınması için belki de planlı ve programlı olarak her bölümden istidada göre öğrencilerin yönlendirilmesi ve bölge problemlerine çözüm üretilmesi gerekmektedir. Tarımsal alanlar işlenmemekte, üretim yapılacak alanlar değerlendirilmemekte, Türkiye ve Avrupa pazarlarının ortasında bir noktada olması avantajı yeterince fırsata çevrilememektedir. Bölge akraba topluluklarımızın her yönüyle kalkınması şüphesiz bizi ziyadesiyle memnun edecektir.
Gümülcine Müftülüğü
Sonraki ziyaretimiz Gümülcine Seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif Hocaya idi. İbrahim Hoca bizi bölgenin dini yaşantısı ve imkanları noktasına aydınlattı. Rodop eyaleti denilen bölgede 165 Camide 5 vakit ezan okunmaktadır. Batı Trakya bölgesinde 235 Cami kullanılan Cami bulunmaktadır. Müftülük çalışmaları bölge insanının dini ve kültürel asimilasyonunun engellenmesine odaklanılmış ve burada yaşayan Türklerin birbirlerine kenetlenmesine yönelik çalışmaları içermektedir. Bu çalışmaları baltalama adına Yunanistan Müslümanlar üzerinde baskı oluşturan “240 imam” yasasını çıkarmış ve uygulamaya koymuştur. İmam ve dini eğitmen atanmasında Hristiyan Yunan memur ve kamu çalışanlarına söz hakkı veren bu kanun, Müslüman azınlığın dini özgürlüğünü sınırlıyor.
Bu yasayla atanmış imamlar ekseriyetle Suudi ve bazı bölge ülkeleri tedrisinden geçmiş imamlar olduklarını öğreniyoruz. Bu konuda diyeceklerimiz de bu kadar deyip konuyu kapatabiliriz. Burada yazımızın başlığına konu olan aynasızlardan bahsedeyim. Gezimize başlar başlamaz Yunanistan için çalışan sivil tertipli ajanlar/polisler peşimize takılıp neredeyse izimize basacak düzeyde yakın takipteydiler. Şehir içinde araçlı ya da yaya her an takipte olan bir ekip şehir dışına çıktığımızda görevi şehir sınırında başka bir ekibe devredecek şekilde bizi ülke sınırlarından uğurlayana kadar devam eden bir mesai harcadılar. Yani onlar açısından nafile bir işti ama işti. İşleri buydu. Aldıkları emir buydu. Bekleseydiler biz zaten buradan kiminle görüştük, ne konuştuk, ne kadar süre bir arada kaldık kaleme alıverecektik ama tez canlılar galiba. Neyse bir de buradan okusunlar mutlaka duyamadıkları, göremedikleri, bilemedikleri olmuştur.
Batı Trakya’nın Ekonomisine Dair
Azınlığın %80’i kadarı tarımla uğraşmaktadır. Yakın zamana kadar bölge insanı ağırlıklı tütün ekimi ile geçimini temin ediyormuş. Yunan Devleti tütün ekimine olan ek primleri kaldırınca bölgede tütün ekimi gitgide kaybolmaya yüz tutmuş. Pamuk, ikinci önemli tarım ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarımdan geçimini temin için umduğunu bulamayan azınlık vatandaşlar Hollanda ve Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine ağırlıklı demir kumlama ve boya işlerinden çalışmak üzere işçi olarak gitmekteler. Bu sektörlerde hem tecrübeli hem de Avrupalıların böyle bir yüksek derecede risk barındıran işleri tercih etmemelerinden dolayı özellikle istihdam açığı bulunabiliyor. Örneğin; 15 gün çalışan bir işçiye 3400 Euro gibi bir rakama ödüyor Norveç bu iş için. Daha sonra bir ay boyunca dinlendiriyor ve sonra tekrar işe alıyor.
Kozlukepir Belediyesi ziyareti
İmam Hatip Lisesi mezunu 3 Belediye başkanından birisi olan Rıtvan Ahmet tabiri yerindeyse Yunanlılara Belediye Başkanlığı talimi yaptırıyor. Edirne İmam Hatip Lisesi mezunu olan Ahmet ikinci döneminde belediye başkanlığı yapıyor. Halkına nasıl hizmet edilir, vatandaşa hizmet şuuru nedir burada görmek mümkün. Kozlukepir nahiyesine bağlı 57 köyde 20 Bin nüfus yaşamaktadır. Tüm bu köylere bu küçük sayılabilecek belediye hizmet vermeye çalışıyor. Yunanistan’da belediye hizmetlerine dokunan genel amaçlı hizmetler bulunmuyor. Örneğin Devlet Su İşleri gibi bir birim yok ve köylerin su ve kanalizasyon işlerini, sulama kanalları, sondaj ve kuyu işlerini vb. hep belediye tarafından organize edilmek zorunda.
Batı Trakya Kültür ve Eğitim Şirketi
Batı Trakya Kültür ve Eğitim Şirketi (BAKEŞ)denildiğine bakmayın. Batı Trakya’da tarihe açılan bir pencere adeta. Ayrıca eğitim hizmetleri ile de bölge soydaşlarımıza ciddi katkılar sağlamaktadırlar. Bizi aile samimiyetiyle karşılayan Şirket Başkanı Hüseyin Bostancı ile Genel Müdür Pervin Hayrullah ile gerçekleştirdiğimiz hasbihal bizi bölge tarihi içerisinde bir kültür gezintisine çıkardı. Türk kültür ve geleneklerinin yaşaması, ayakta kalması ve gelecek nesillere aktarılması konusunda ortaya konula fedakârca çalışmaları imrenerek dinledik.
BAKEŞ bünyesinde 200 öğrenciye kreş eğitimi verdiklerin öğrendik. 200 öğrenciyi Türk kültür ve inancına göre yetiştirip geleceğe hazırlamaktalar. Aynı zamanda 1920’den 2020’ye kadar olan tüm gazeteleri, tarihi defterleri, belgeleri, vesikaları barındıran bir arşive sahip olmakla dünyanın her yerinden gelen araştırmacılara, bilime kaynak sağlama noktasında bir üs niteliğini bünyesinde barındırmaktadır. BAKEŞ’ten sonra rotamız İskeçe’ye doğruydu. İskeçe Müftüsü Ahmet Mete ile İskeçe özelinden dini faaliyetler, soydaşlarımızın durumu vb. konularda sohbet edip tanışma imkanı bulduk. Ardından İskeçe Türk Birliği’ne ziyaretimiz oldu. İskeçe Türk Birliği de Gümülcine Türk Birliği’nin yaşadığı süreçleri yaşamış hatta haklarından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıdıkları bir varlık davaları dahi bulunmakta. Özellikle Batı Trakya’nın Yunanistan veçhesinde her nerede olursa olsun saygı duyulan önemli bir isim var: Doktor Sadık Ahmet.
Doktor Sadık Ahmet bağımsız ve partisiz bir şekilde hareket ederek bölge insanının desteğiyle parlamentoya girip soydaşlarımızın hakları hususunda önemli mesafeler kat etmiş ve bölgeye bir özgüven vermiş. Ancak 1995 yılında trafik kazası (!) ile vefat etmiş. Bölgede yaşayanların verdikleri bilgiye göre geçen yıllara kadar Batı Trakya örfi hukuka göre yönetilirken şimdi bu durum geçerliliğini yitirmiş ve genel yasalara tabiiyet uygulaması başlamıştır. Müftülerin eliyle örfi hukukun uygulanması kendi içinde bir tür özerklik anlamına gelirken aslında uygulamanın kaldırılmasıyla dini ve sosyal hayat anlamındaki özerkliğin de ortadan kaldırılması anlamını taşımaktadır. Bununla birlikte aile hukuku ve ilk öğretim özerk yapıya sahip ancak kontrollü asimilasyon yaşatılmaktadır. Öğleden sonra saat 3’te tüm dükkanlar/iş yerleri kapatılıyor. Bu Türkiye’deki uygulamaya oranla neredeyse yarı zamanlı çalışıyorlar anlamına geliyor. Batı Trakya’da genel olarak kahve özelde yerel Yunan kahvesi Frappe Türkiye’deki Rize Çayı’na benziyor. Sürekli tüketilen içilmediğinde eksikliğinin hissedildiği bir içecek. Kahve öğütme makinalarının çalıştığı sokaklarındaki kahve kokusu sadece burnunuzu değil beyninizi de yeniliyor sanki. Kahvenin o muhteşem kokusu burada daha bir başka kokuyor. Merak edip sorduğumuzda aslında tek çeşit kahve olmadığını dünyanın 5 ayrı bölgesinin kahvelerini özel bir oranla karıştırarak bir tür melez kahve oluşturduklarını adına da Gümülcine kahvesi dediklerini öğreniyoruz. Yine bölgeye özgü özel çikolotası, şeker sucuğu, sondaj formatında tulumba tatlısı ve yüksek katlı apartman modunda baklavalarıyla farklı bir tatlı kültürünü önümüze seriyor. Şimdi tüm yukarıda anlattıklarımızı unutun size tek cümleyle Batı Trakya’yı tarif edeyim. Batı Trakya; Anadolu’nun koparılamamış bir parçasıdır. Hatırlayacağınız tek şey bu olsun. Sağlıcakla…