Geçtiğimiz hafta balık eti tüketiminin insan beslenmesindeki öneminden bahsetmiştik. Bu hafta ise balıkçılığın karşı karşıya olduğu sorunları ele alacağız.
Dünyada insanların beslenmesi için gerekli olan proteinin yüzde 15’i balık başta olmak üzere su ürünlerinden sağlanmaktadır. Balık sadece çok kıymetli bir besin değil aynı zamanda bir geçim kapısı, halk sağlığı ve çevre meselesidir. Yetiştiriciliğin yanı sıra avlanılarak elde edilen hayvansal bir gıdadır. Ancak sınırsız bir kaynak değildir.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO), aşırı avlanma ve çevre kirliliği nedeniyle Akdeniz’deki su canlılarının üçte birinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bildirmiştir. Diğer denizlerimiz ve iç sularımız da benzer durumdadır. Bu nedenle balıkçılığın sürdürülebilir bir şekilde yapılması gerekmektedir.
Avlandıktan sonra balıkların sadece boyunun ölçülmesiyle denizlerde balık varlığının korunamayacağı açıktır. Bu noktada kayıt dışı balıkçılık ile plansız avlanmanın engellenmesi gibi önleyici tedbirlerin alınması ve denetimlerin etkin bir şekilde yapılması gerekmektedir. Koruyucu tedbirlerin alınması her zaman sorun ortaya çıktıktan sonra çözmeye çalışmaktan daha etkili ve ekonomik bir yöntemdir. Bu noktada tezgâhta balık boyunun ölçülmesinden ziyade denize açılmadan önce gemilerin ve kullanılacak ağların denetim altında tutulması daha etkili bir çözüm olacaktır.
Bir diğer konu ise denizlerin ve iç suların sanayi atıkları, kanalizasyon, çöpler ve ilaçlarla kirletilmesidir. Bu durum, sulardaki mikroplastik, kimyasal madde ve dışkı kökenli mikroorganizma miktarının artması başta olmak üzere ciddi bir çevre kirliliğine neden olarak sulardaki ekosistemin bozulmasına sebebiyet vermektedir. Bu kirleticiler ayrıca su canlılarının dokularında ağır metal, antibiyotik ve hastalık yapıcı mikroorganizmaolarak birikmekte olup özellikle balık ve midye başta olmak üzere su ürünleri tüketenler için de bir sağlık riski oluşturmaktadır.
Günümüzde balıklarda antibiyotik ve ağır metal kalıntısı ciddi bir sorun haline gelmiştir. Antibiyotik kalıntısı genellikle çiftlik balıklarıyla, ağır metaller ise daha çok büyük dip balıklarıyla ilişkilendirilmektedir.
Midye gibi çift kabuklu deniz canlıları filtrasyonla beslenirler. Adeta suyu süzerek tüm kirleticileri dokularında biriktirmektedirler.Bu kirleticilerin başında hastalık yapıcı viral ve bakteriyel etkenler gelmektedir. Bu canlıların temiz sularda üretilmesi, hijyenik koşullarda işlenmesi, iyi pişirilmesi veuygun şartlarda muhafaza edilmesi gerekmektedir. Bu gıdaların güvenilir işletmelerden alınması ve doyacak kadar değil tadımlık olarak az miktarda tüketilmesi sağlığın korunması açısından önem taşımaktadır.