Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı (UAD), geçtiğimiz cuma günü Güney Afrika'nın İsrail'e karşı açtığı soykırım davasında geçici tedbir alınması hususunda tarihî bir karar verdi.

Vazgeçilmez, sorgulanmaz zannedilen İsrail’in yargılanmama talebi de reddedildi. Siyonist İsrail, soykırım ile yargılanacak. Bu da küstahlığın tarihini yazan bu apartheid kibre tokat niteliğinde bir hamle anlamına geliyor.

Ancak mahkeme, talep edildiği hâlde herhangi bir ateşkes çağrısında bulunmadı ve bunun yerine diplomatik bir üslup benimseyerek İsrail'i Gazze'deki soykırım eylemlerini önlemek için tedbir almaya çağırdı.

Filistin Anti-Apartheid Koordinasyon Komitesi, kararı İsrail için bir yenilgi olarak tanımladı ve şu acıkmayı yaptı: "Mahkeme, soykırımı durdurmak için derhâl ve kalıcı bir ateşkes emri vermekte yetersiz kalsa da devletlere, İsrail'e ateşkes dayatmak üzere yasal sorumluluklarını yerine getirme konusunda her zamankinden daha fazla baskı yapılmalıdır."

İşgal sponsoru ABD, Lahey’den çıkan ara kararı ‘diplomasi soslu’ demeçlerle yorumladı; ancak bu karar bile tek başına ABD diplomasi tarihi için onarılması güç bir itibar kaybı anlamını taşıyor.

Hatırlanacağı üzere Beyaz Saray, Güney Afrika'nın açtığı davayı "liyakatsiz, verimsiz ve hiçbir gerçek temeli olmayan" bir süreç olarak nitelendirmişti.

Uluslararası Adalet Divanı ise dünya kamuoyunun beklentisini göz ardı etmedi; İsrail'in Soykırım Sözleşmesine uyması, sivillerin öldürülmesini ve zarar görmesini önlemek için acil adımlar atması gerektiğine karar verdi.

Mahkeme, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın İsrail'in son üç buçuk aydır bunun tam tersini yaptığına dair açıklamalarına atıfta bulundu. Bu açıklamalar, amacın sivilleri cezalandırmak ve Gazze'yi yaşanmaz hâle getirmek olduğunu gözler önüne serdi.

İsrail'in mahkemeye meydan okuyacağına ve eskisi gibi işgaline devam edeceğine kesin gözle bakılıyor. Ara kararın ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bilindik suçlamasıyla mahkemeyi “antisemit” olarak yaftaladı ve "mutlak zafere" kadar işgale devam etme sözü verdi.

SOYKIRIMIN SUÇ ORTAKLARI MERCEK ALTINDA

Mahkemenin müzakerelerinin önümüzdeki birkaç yılı boyunca, İsrail'in "soykırım suçunu" işleyip işlemediği sorusu hukuki tartışmaların odağında yer alacak.

Dünya Mahkemesi, İsrail'in, yargıçların zaten zımnen kabul ettiği soykırımı gerçekten gerçekleştirip gerçekleştirmediğine dair kanıtları incelerken gerçek zamanlı bir soykırıma katlanmaya devam etmek zorunda kalacak olan Filistinliler için bu yargılama, büyük kayıplarıyla kıyaslandığında çok az bir teselli olacaktır.

Ancak dünya kamuoyu sayesinde yargıçlar, daha hızlı hareket etmeleri için yoğun baskı altında olacaklar. Bu dava sürecinde mahkemenin kendisi ve sözde savunduğu adalet sistemi de test ediliyor. Mahkeme, yapması gerekeni yapmalı ve bu soykırımı adalet önüne çıkararak işleyişini durdurmalı; suçun sabit olduğunu kanıtlayan deliller ışığında İsrail’in cezasını kesmelidir.

Yargılamanın en önemli taraflarından biri, işgal müttefiklerinin de masaya yatırılacak olmasıdır. İsrail'in Gazze'deki katliamını kolaylaştıran, destekleyen ve onu yargılamadan korumaya çalışan tüm devletler de bu süreçte yargılanıyor. Artık soykırıma suç ortaklığı, soykırım için komplo kurma ve soykırımı teşvik etme suçlarından soruşturulabileceklerine dair tüm taraflar yasal uyarı almış durumdalar.

UAD'ın Lahey'deki etki alanı nispeten daha zayıf olan kardeş mahkemesi Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) üzerindeki baskı da bu savaş suçlarının arkasındaki kişileri ve tarafları tespit etmek üzere büyük ölçüde artacaktır.

ABD ve müttefikleri şu sıralar zor durumda. UAD'ın kararından bir gün önce Haaretz gazetesi, İsrail ve Pentagon'un büyük bir silah anlaşmasını sonuçlandırdığını bildirmişti. Bu gelişme de onların suçuna delil teşkil edecek.

Uluslararası tepkinin büyüklüğüne rağmen hepimizin bildiği gibi Filistinlilerin katledilmesinin sonu gelmeyecekti. Ancak mahkeme ateşkes kararı verseydi, soykırımın kesintisiz devam etmesini sağlayanın İsrail'den çok ABD olduğu daha açık bir şekilde ortaya çıkacaktı. ABD'nin parası ve silahları olmasaydı, işgalci İsrail Gazze'yi bu denli bombalamaya devam edemezdi.

Öyle görünüyor ki, Washington'ı soykırımın sponsoru olarak tanımlamak bile tek başına UDC’nin cesaretini perçinledi. Şimdi gözler, Lahey’in yaptırım konusunda süreci hızlandırmasında. Batı’nın gönülsüzlüğüne rağmen adaletin zamanla ilişkisini belirleyecek olan ise dünya kamuoyunun sürekli baskısıdır.

Masumlar için insanlığın üzerine düşen büyük sorumluluk, bu mahkemenin yönünü tayin edecek.