Son günlerde ilginç ittifaklar tezahür ediyor.

Birbirlerine hasım olduğu sanılan birçok kimse yahut grup, umulmadık bir biçimde yan yana geliyor ve aynı söylemi dillendiriyor.

Sözde Türkiye entelijansiyasının (yok böyle bir şey, inanmayın), bu içler acısı durumu tam da devenin haline benziyor doğrusu.

Deveye sormuşlar, “boynun neden eğri?” diye, cevabı malum:

Nerem doğru ki!

İnsanın, ‘keşke Türkiye’deki fikir hareketleri mensupları da deve kadar dürüst olabilse’ diyeceği geliyor doğrusu.

Sahi, neden Türkiye’deki sağcı ve solcu akımlar böylesine yapısal bir sorunla malul dersiniz?

El cevap: Üzerinde yükselecekleri bir temel, dayanak ve referans gösterecekleri bir arka plan olmadığı için!..

Bu kadar kesin ve net!

Maksadım, konuyu geçen gün Ülke TV’de Esra Elönü’nün ‘Araftaki Sorular’ programında altını çizdiğim, sağ-sol meselesine getirmek aslında.

İsmet İnönü’nün, ‘ortanın solundayız’ ifadesinden sonra, CHP dışında kalanlara yakıştırılan sağcılık, bu karşıtlık dışında, hiçbir zaman var olmadı.

Bir oldubitti sonucunda kendilerine adeta mecburen sağcı demek zorunda kalan kesimin bu kavramla uzak yakın hiçbir ilişkisi yoktu zira.

Esasen, literal anlamda sağcılık, statükoculukla eş anlamlı olduğundan, Kemalizm’i savunan sözde solcuları, çok daha etraflıca tanımlıyordu.

İdris Küçükömer’in ve Kemal Tahir’in iddiaları da bu yöndedir zaten.

Sosyalist fantezilerle bezenmiş bu sol anlayış, hiç şüphe yok ki, su katılmamış bir sağcılıktan ibarettir. İşte bu yüzden jakobendir ve faşizme daha yakındır.

Şu bir gerçek ki, Türkiye’deki solun üzerini azıcık kazıdığınızda karşınıza Kemalizm çıkar.

Ne demektir bu?

Şu demektir:

Bu memleketi vatan yapan değerler yekûnu olan İslâm’a olan düşmanlığın, kurulu düzenin tefessüh etmişliğine aldırmaksızın ve hangi vesileyle olursa olsun dile getirmek!..

Mesele budur ve Türkiye solu, İslâm’a olan düşmanlığını gerekirse sistem savunuculuğunu üstlenerek yapmaktan imtina etmemiştir bu güne kadar…

Bu yüzden, dayatmacı bir söylemi sindirmek, jakoben ve elitist bir tarz benimsemek, bütün aşağılayıcılığına rağmen, hiçte yüksünülecek bir durum değildir onlar için.

Dahası, anılan tüm olumsuzlukların üzerine tüy dikmek pahasına da olsa, son kertede faşizan bir tavır takınmaktan da asla imtina etmezler!..

Kalplerini ve gönüllerini kuşatan o iflah olmaz kin ve nefret duyguları, başka türlü davranmalarına da müsaade etmez zaten.

Sayıları çok az olan bazı ilkeli Komünistler hariç, bu iddiaları tüm sola teşmil etmek, açıkçası hiç de haksızlık olmaz!

Son tahlilde aslında sağ, sol ve ulusalcı yaklaşımların tamamı birbirlerinin aynısıdır ve “Müslümanlık” diye bir tehlike (!) söz konusu olduğunda bunların hepsini aynı çizgide yan yana görmeniz işten bile değildir.

Tıpkı bugünlerde olduğu gibi…

Hülasa, alın solcuları, vurun sağcılara ve seyredin ulusalcı Kemalist vaveylayı…