Geçtiğimiz pazar gecesi tüm Türkiye ekranları başında siyasetin derbisine kilitlenmişti. Program esnası ve sonrasında kahir ekseriyetin kanaati beklentinin altında kaldığı yönünde oldu.
Değerlendirmelere 3 ayrı kişi muhatap oldu. Binali Yıldırım, Ekrem İmamoğlu ve Moderatör İsmail Küçükkaya birçok yönden hem seyirciler tarafından hem de konunun uzmanları tarafından değerlendirildi.
Aslında yolun sonunda ne olduğuna bakar isek bunca koparılan yaygaraya göre dağ fare doğurdu denilebilir.
Binali Yıldırım konulara hâkimiyeti ile açık ara öndeydi. Rakamlar ile iş bilgisi ve tecrübesini her haliyle gösteriyordu. Ancak yavaş konuşması dolayısıyla rakibine göre daha az kelime sarf etmesine rağmen kurduğu cümlelerdeki eminlik ile sade ve net konuştu. Bu söylediğimi en iyi ifade eden cümlesi ise Küçükkaya’nın “FETÖ ile ilgili herhangi bir teşriki mesainiz oldu mu, yurtlarında kaldınız mı, görüştünüz mü?” sorusuna verdiği “Yok” cevabı idi.
Ekrem İmamoğlu maalesef yine aleni bulunan ses kayıtlarını bile reddederek yalanının sürdürme yönünde tavır gösterdi. Top çevirmeye ve laf kalabalığı yapmaya devam etti. Ne vaatler konusunda emin ve altı dolu bilgiler ile dinleyicileri besleyebildi ne de geçmişte yaptıklarını bir şahitlik olarak ortaya koyabildi. Beylikdüzü Belediye Başkanlığı süresince öncesinde vadettiği işlerin yüzde 90’ını maalesef yapmamış, yapamamıştı.
Küçükkaya ise maalesef tarafsız bir duruş sergilemekte başarılı olamadı. Tarafsızlığa inanmam lakin taraf olunsa bile tarafsızca ya da adil bir tavır ortaya koyup ona göre davranılabilirdi. Yapamadı. Binali Yıldırım’a 26 kez müdahale ederken Ekrem İmamoğlu’na 10 kez müdahalede bulundu. Yıldırım’a 3445 saniye konuşma süresi tanırken İmamoğlu’na 3532 saniye konuşma süresi verdi. Bunun dışındaki yönlendirmeli soru tarzı da tüm seyirciler ve seçmenler tarafından hoş karşılanmayan bir yönü ihtiva etti. Örneğin, “Büyükşehir Belediyesi’ndeki israfı nasıl önlemeyi düşünüyorsunuz” tarzında bir soru sorabildi ya da Yıldırım’a “Siz İzmir’i kaybettiniz, İstanbul’u da”…
Türkiye’de rakiplerin karşılıklı aynı programda konuşabilmeleri noktasında önemli bir adım olsa da program toplumun beklenti düzeyinin çok mu çok altında kaldı. Sosyal medyada dolaşan ekranın yarısını bir takım örtülerle örtüp desteklemediği adayı görmeye dahi tahammül edemeyenlerin dinlemediği bir insan tarafından ikna edilmiş olması tabii ki beklenemeyecekti. Lakin burada gri alanda bulunan kararsız seçmenin ne derece ve nasıl etkilendiği belki de ancak sandıkta belli olacak…