Birçok ülke “Devlet Örgütü”ne (IŞİD/DAİŞ) karşı olduğunu, onunla mücadele ettiğini, ağır baskılar uygulayarak onu boğmak istediğini, savaşçıların onların safına katılmasını engellediğini iddia etmektedir. Ama gel gör ki, Türkiye’nin, Suriye içlerine sızarak bu örgüte katılma girişiminde bulunanları yakaladığını ve uluslararası hukuka gereğini yapması talebiyle teslim edeceğini ilan etmesi üzerine, aynı ülkeler büyük bir kaygıya kapılmış bulunmaktadır. Çünkü bu insanların kendi ülkelerine iade edilmesini asla istemiyorlar. Bunun sebebi de şudur: Bütün kaynak ülkeler, toplumun bu kesimini oluşturan insanların düşüncelerinden haberdar olup onlardan kurtulmak için Ortadoğu’ya gidişlerini bizzat kendileri kolaylaştırmaktadır.

Gidişlerine destek verdikleri bu insanların tekrar ülkelerine dönmeleri durumunda, özellikle Avrupa devletlerinde bu insanların ancak kısa bir süre için tutuklanmaları söz konusu olabilecektir. Zira, Avrupa Birliği kanunları çerçevesinde bu insanların büyük çoğunluğunu tutuklama gerekçesi oluşmamaktadır. Yani, bu insanlarla ülkede geçerli kanunlar çerçevesinde muamele geliştirmek devlete pahalıya mal olmaktadır. Özellikle güvenlik ve kontrol programlarına ilave yükler binmektedir.

Suriye içlerine gerçekleştirilen bireysel göçler meselesinin özünü işte bu savaşçı insanların Suriye’ye intikalleri oluşturmaktadır. Ancak, bireysel göçün bir başka yüzü daha bulunmaktadır: Suriye’den Avrupa’ya intikal eden sığınmacılar. İşte bu insanlara reva görülen muamelenin mahiyetine ilişkin birkaç tespitimi paylaşmadan geçemeyeceğim:

Öncelikle şunu vurgulamakta yarar var: Bir buçuk milyar nüfusa sahip Çin bile artık birden fazla çocuk yapmaya izin vermektedir. Çünkü yaşadığımız çağda ucuz işgücünün ne kadar büyük bir önem arz ettiğini çok iyi bilmektedir. İşte, yakın komşumuz olan Avrupalılar da başkalarından ziyade özellikle Suriye’den gelen mülteci kitlesine büyük bir ihtiyaç duymaktadır. Çünkü onlar eğitimli insanlar olup bu yüzden başka mültecilere nazaran Avrupa’da kabul görme ihtimalleri çok daha yüksektir. Nitekim Suriyeli mültecilerin başkalarına kıyasla Avrupa toplumunun dilini, çalışma ilişkilerini ve hayat tarzını öğrenmek ve bu yeni hayata uyum sağlamak için uzun bir zamana ihtiyaçları yoktur. Afrika kıtasının orta ve güney bölgelerinden veya Afganistan’dan gelen mültecilere kıyasla Suriyeli mülteciler Avrupa ile entegre olma konusunda çok daha avantajlı durumdadır. Zira, çoğu zaman okuma yazma bile bilmeyen diğer mültecilerin gelişmiş büyük sanayi ülkelerinin etkin birer parçası olması mümkün değildir.

Peki, nitelikli mültecilere bu denli büyük bir ihtiyaç duymasına rağmen Avrupa’ya intikal etmek isteyen Suriyeli mültecilerin karşılaştığı bunca zahmeti ve engeli nasıl izah edeceğiz? Elbette bu olgunun da makul bir yorumu bulunmaktadır:

1) Suriyeli mültecilere Avrupa’ya intikal sürecinde bu denli ağır baskılar uygulanması, AB ülkelerine kendilerine yapılan sığınma başvurularını kendileri açısından en verimli şekilde sonuçlandırmak için fırsat sunmaktadır. Mültecilere engel çıkaran Batılı ülkeler, mülteci akışının hızını düşürerek bir taraftan iç düzenlemelerini yapmakta öbür taraftan daha fazla mülteci kabul etmek için hazırlık yapmaktadırlar.

2) Yunanistan sahillerine ulaşabilen mülteciler Suriye’nin orta tabakasına mensup insanlardır. Yunanistan, kendilerine kadar ulaşabilecek parası olan bu insanların mali kaynaklarına tamah etmektedir. On binlerce mültecinin yanında getirdiği finansal kaynaklar yanında başka ülkelerde yerleşip işe güce koyulan akrabalarının Yunanistan’daki mülteciler için havale ettiği meblağlar da ciddi bir yekun tutmakta olup bu mali kaynak Yunanistan için büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, mali kaynağı yeterli olmayan mülteciler üzerinden de bir kaynak oluşturma gayreti içinde olan Yunanistan yaygara kopararak dünya ülkelerinden mültecilerin masraflarına katkı talep etmektedir.

3) Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; bazılarının zannettiği gibi Suriyeli mülteciler bulundukları ülkelerde geçim açısından topluma yük olan insanlar değildir. Onlar etkin unsurlar olarak üretimin içinde yer almaya ve istifade edilmeye elverişli bir donanıma sahiptirler. Kanaatimce Türkiye mülteci meselesini bu hususu da göz önünde bulundurarak daha kapsamlı şekilde yeniden ele almak ve onların enerjisinden istifade etmenin yollarını bulmak durumundadır. Avrupalılar bu imkânın denkleme katacağı yararı gördükleri için mültecilere belge vermektedir. Bu belge onlara ikamet, seyahat, üretim vb. tüm konularda kolaylıklar sağlamaktadır. AB ülkeleri Suriyelileri seçme ve seçilme hakkı dışında tüm vatandaşlık haklarından yararlandırmaktadır.

Kanaatimce Türkiye yakın bir gelecekte mültecilerin büyük çoğunluğuna vatandaşlık verecektir. Yükselen bir güç olarak Türkiye devleti, AB ülkelerinin verdiği hakları Türkiye’deki Suriyeli mültecilere verecektir. Bu karar Türkiye ekonomisini ileriye taşıyacaktır. Zira, ülkenin geleceği demek; ekonominin, işgücünün ve üretim gücünün artması demektir. Yoksa, gelişmiş ülkelerin terk ettiği, geri kalmış ülkelerinse sıkıca yapıştığı milliyetçi ve ırkçı sloganlarla oyalanmak değildir!

Çeviri: Fethi Güngör

أسرار في عالم السياسة و المال

تعلن دول على اختلافها عداءها لـ ” تنظيم الدولة ” وتطالب بتضييق الخناق عليه، ومنع تدفق المقاتلين صوبه، ولكن هذه الدول عندما تعلم أن تركيا ألقت القبض عليهم أثناء محاولتهم التسلل إلى داخل سوريا، وأنها سوف تعيدهم إليها تنفيذاً للقوانين الدولية، تصاب هذه الدول بالقلق والإحباط، ولا تتمنى عودتهم إليها أبداً، والسبب بالطبع، أن هذه الدول تعلم أصلاً طريقة تفكير هذه الشريحة من الناس، وهي تعمل على تسهيل سفرهم إلى الشرق الأوسط من أجل أن تتخلص منهم.

عند عودتهم من جديد، لا تستطيع الدول الأوربية اعتقالهم إلاّ لفترة وجيزة، والسبب أن القوانين الأوربية لا تستطيع إدانة الكثيرين منهم لاعتبارات قانونية عديدة، مما يعني أن كلفة التعامل معهم داخل تلك الدول هي باهظة جداً وخصوصاً برامج المراقبة الأمنية.

هذه هي مسألة الهجرة الأولى إلى داخل الأراضي السورية، وهي هجرة المقاتلين الفردية إلى داخل سورية.

هناك هجرة فردية من نوع آخر، وهي هجرة اللاجئين القادمين من سوريا إلى أوربا، وكيفية التعامل معهم، ولا بد أن نشير إلى بعض الملاحظات.

المسألة الأولى، أن الصين بلد المليار ونصف إنسان، بدأت بالسماح بإنجاب أكثر من طفل، لأننا نعيش في زمن يتطلب وجود ايدي عاملة رخيصة، ولهذا فالأوربيون، الجار الأقرب هم بحاجة ماسة للمهاجرين القادمين من سوريا أكثر من غيرهم، لأنهم متعلمون، ولأنهم لديهم قبولاً للأخرين، ولأن المهاجرين السوريين لا يحتاجون وقتاً طويلاً لاكتساب مهارات العمل واللغة وغيرها، على نقيض المهاجرين القادمين من افغانستان أو وسط وجنوب القارة الأفريقية، لأنهم في أغلب الأحيان لا يعرفون حتى القراءة والكتابة، ولا يستطيعون أن يكونوا أداة فعالة في اقتصاد الدول الصناعية الكبرى.

ولكن وسط هذه الحاجة الملحة للاجئين، نلاحظ مسألة التضييق كل فترة على اللاجئين العابرين إلى أوربا، وبالطبع هناك تفسير لهذه الظاهرة.

التضييق عليهم في هذه الفترة هو يعطي فرصة للدول الأوربية للانتهاء من تنفيذ طلبات اللجوء المقدمة اليها، بمعنى هناك فائدة تتلقاها الدول الغربية من بطئ حركة اللاجئين بما ينهي تنظيم امورها الداخلية لاستيعاب المزيد.كل هؤلاء اللاجئين الذين تمكنوا عملياً من الوصول إلى سواحل اليونان، هم ينتمون عملياً إلى الطبقة السورية المتوسطة، التي تملك المال للوصول إلى أوربا، وكل ما تطمح به اليونان، هو حجم الانفاق الذي يقوم به الاف اللاجئين هناك، حيث ينفقون المبالغ التي جاءوا بها، كما يستقبل الاف اللاجئين حوالات مالية داخل اليونان تأتي من مصادر العمالة السورية المنتشرة في العالم، وأما البقية الذين لا يجدون ما ينفقون، فالطبع تقوم اليونان وتملأ الدنيا صراخاً لكي تجمع المال بحجة الانفاق عليهم.

في النهاية، اللاجئون في كل مقاييس الدنيا لا يزاحمون أهل البلاد على لقمة العيش كما يتوهم البعض، وهم دائماً أداة فعالة، يمكن استثمارها والاستفادة منها، وبتقديري إن تركيا معنية بدراسة ملف اللاجئين بشكل أوسع، والاستفادة من طاقاتهم، وأظن أن الأوروبيين فهموا المعادلة، فمنحوا اللاجئين وثائق تسمح لهم بالإقامة والسفر والاستثمار وسهلوا لهم كل أمور الحياة، ومنحوهم كل شيء باستثناء حق الانتخاب.

بتقديري ان تركيا في الغد القريب، ستكون معنية بتوطين قطاع واسع من اللاجئين، باعتبارها دولة صاعدة، ومعنية بمنح هؤلاء اللاجئين ذات الحقوق التي يحصلون عليها في أوربا، وهو ما سيدفع باقتصادها نحو الامام، فالمستقبل يعني الاقتصاد، والأيدي العاملة والاستثمار، وليس الشعارات القومية والعرقية وكل تفاصيل العنصرية، التي رمتها الدول المتقدمة، وتعلقت بها الدول المتخلفة.