Bir ilim adamı yolunda bulunmam gayesi ile bir dava adamından bahsedeyim dedim! Kendisi her türlü sıkıntılara rağmen bir dava adamı yetiştirmek için elinden gelen bütün gayretleri göstermiş lakin bir ilim adamı yetiştirirken kendisi gibi bir ilim adamı çıkartamamış bir dava adamını sizlere anlatmak isterim!
Taa talebeliğinden beri garibanlık ile okumuş kendi memleketinden kalkmış ilim sevdası ile kendisine Fatihin davasını örnek almış ve fatihin hedefine ulaştığı şehre ilim adamı olmak için giden bir dava adamını anlatmak isterim!
Her insana verilmeyen bir nimeti, ilim yolunda büyük çileler ile, meşekkatler ile kendisini yetiştirmeye çalışan bir dava adamı!
Bir kitap almak için diğer bir kitabını satan, kendisini her türlü çilelere karşı siper eden bir ilim adamı!
Kendisini fakirlik ile öven, hedefinde kağıt parçası olan parayı hedeflemeyerek mezuniyetinden sonra talebe yetiştirme gayesinde çileler çeken üstadı anlatmak isterim! Cebinde talebesine ders vermeye gidecek bir kuruş olmadığı için talebelerine “bugün bize gelinde dersi evde yapalım, beraber çay içeriz” diyen dava bir adamını anlatmak isterim.
Evini ısıtacak parası olmadığı halde talebelerine olan sevgisini yitirmeyerek onların dersine devam eden bir ilim adamını anlatmak isterim!
Çacukları çöplükten kağıt toplar ki ev ısınsın, yeter ki babaları talebelerin dersinden geri kalmasın şuuru ile evlat yetiştiren bir dava adamını anlatmak isterim!
Tek davası İslam olan!
Tek davası Ehli Sünnet olan!
Tek davası dava adamı bir genç yetiştirmek olan bir dava adamını anlatmak isterim!
Yer türlü gayret ve çabalarına karşı kendisi gibi bir cevher bulamayan bir ilim adamını anlatmak isterim!
Geri dönüp kendi üstadlarına “nasılsınız üstadım!” sorusunu talebelerinden bekleyen bir ilim adamını anlatmak isterim!
Necip Fazıl’ın diyişiyle; “İnsanlar ikiye ayrılırlar; vaktini beşe ayıranlar, vaktini boşa ayıranlar” vaktini beşe ayıran bu dava adamını anlatmak isterim!
Lakin çok zordur. Vardır bilinmez. Kıymetlidir, anlaşılmaz. Değerlidir, biçilmez. Bir Suriyeli’nin ayağına diken batsa yüreğini tutamayarak ağlayan, gözyaşlarını tutamayan bir ilim adamı olmak! Hedefinde, Efendisinin geride bıraktığı o büyük ilim nimetini her bir diyara dağıtmaya çalışan bir ilim adamı olmak! Yazarken bile duyulara boğan “bu dava adamı kimdir?” diye sorarsınız. Anlatayım! Bu zatın ismi adamdır. Dava Adamıdır.Davasını omuzlamış, kuşaklardan kuşaklara taşımaya çalışan bir dava adamı! Kendisi ilmin hizmetçisi olduğu için, ilme hizmet etmesi için kendisine kapılar açılan bir ilim adamıdır! ADAMDIR! Hala isim sorarsın bana Ey Müslüman! İşte bu dava adamıdır!