İslam tarihinde, ümmetin hak ve hakikatten bu kadar ayrıldığına hiç rastlanılmamıştır. Anlaşılacağı üzere hakikat, iman ile mü’min bir kimsenin kalp ve zihin telakkisine yerleşir, daha sonrada tefekkür ile gerçeği imal etmeye başlar.
Batının içimize sızdırmaya çalıştığı İslamdışı islamlaşma telakkisi, mü’minlerin kalbi ve zihni telakkilerini içine alarak işgal ettiği için, hakikat ile gerçeklik arasındaki mesafe, hiç bu kadar açılmamıştır.
Ümmetin bir hakikat yolculuğu diğer bir ifade ile hakikate doğru bir hicret girişimine girmesi ve bunu hakikate dökmesi artık zaruri olmuştur. Mevcut insan aleminde olan hakikat telakkisine karşı bir İstiklal mücadelesi açılması insanların asıl hakikati göreceği aşikarıdır. Mü’minleri kurulan tuzaklar ile nasıl kendilerine çektikleri mü’minler tarafından anlaşılacaktır. Artık insanları Batı’nın istediği bir hakikat telakkisinden çıkmak hakikati görmektir.
Hakikat; pakdır, nurdur. Sadece maddeyi barındırmaz. Onu var edenide anlatır.
Gerçek ise pistir. Sadece maddeyi anlatır.
“Gerçek” kavramı tarafından etrafımız sarıldığı ve “gerçek” kavramı tarafından işgal edildiğimizden dolayı hakikat ile ünsiyet kurmakta zorlanıyoruz. Ya “gerçeği” bütün pisliği ile hakikate taşımaya çalışıyoruz ve hakikatin tezahürlerini kirletiyoruz veya hakikati mevcut gerçekliğe doğru çekiştiriyor ve tatbikatını kirletiyoruz.
Hakikat; İslamın. Gerçeklik; Batının birer kavramıdır.
Vesselam.