Karanlıklar hep sürgit gitmiyor. Zamanı geldiğinde aydınlığa çıkılıyor. Kâinatın sahibi insanı hep bunaltmıyor. Bir sıkıyor, bir bırakıyor, ayarını ölçüyor, gücünü sınıyor ve deniyor. Sabırlı olmak, boyun eğmemek ama hesap sormayı asla ertelememek gerek. Adalet kutsaldır.

Ülkemde oyunun kuralları kaç defa değiştirildi ve yepyeni oyunlar kuruldu. Halk iradesinin üzerine çıkmak, arzu ettikleri sonuçları alamadıklarında türlü dolaplar çevirerek nihai sonuca ulaşmak için ne acılar yaşattılar ülkeme.

Bir nesil hiç uğruna feda edildi. Ne vahşi bir çaba…

Yitik bir nefesin tekrar hayata tutunması ve ölmemek için çabalaması gibiydi yaşananlar.

Bu kadar hoyrat bu kadar bencil olmamıştı belki Dünya.

Belki de işin sırrı burada.

Aksiyle kaim değil mi hayat.

Her ne varsa zıttı ile belirlemiyor mu kendini. Sanırım bu yüzden iyi, bu yüzden kötü…

Ama görünen şu ki sular kaynağına ulaşıyor. Ne kadar çabalarsa çabalasın karanlık asla ulaşamıyor zafere. Ulaşamadı da.

İhtilallerin ve onun sivil madrabazlarının yaşattıkları her anı deldi geçti, zaman da geçti. Zamanı durduramaz ki insan, zaten böyle zifir zamanlar da zaman akıp gitsin, bitsin ister her can. Biz de bu acılı zamanlar, dikenli anlar gelip geçsin diye ne dualar ettik. Millet asla mücadeleyi bırakmadı. Haklı olan, asla bırakmaz ki mücadeleyi, bırakmamalı, bırakmadı da.

Gel zaman, git zaman Hepsi buhar oldu gitti. Hükümranlıkları yıkıldı devrildi. Hak ve hukuk galip geldi.

Bir rüyadan uyanmıştık ve yeniden tamamlanabilirdik.

Pek çok kişi nefes aldı, zira sonsuza kadar nefesi kesilemez haklının.. Zaman değişmişti ve artık güller, sümbüllerle bezeme zamanı gelmişti hayatı.

Bu sevinci sonuna kadar yaşamalıyız. Bunun üzerine gölge düşürmemeliyiz. Filizlenmemizin zamanı geldi. Artık bizden koparılanları yeniden toprağa dikebiliriz. Ağaçlarımız yeniden yeşerebilir. Acıtmadan, onararak, tamir ederek, yara sararak devam etmeliyiz nefes almaya. Karanlığa dönüşmeden daha çok koşmalıyız aydınlığa.

Bundan büyük bir sevinç olamazdı herhalde. Pek çok mazlumun kaderi bu Anadolu toprağının elinde, buradan yükselen bahar  baharlara sebep olacak bunu biliyoruz ve umudumuzu hiç kaybetmiyoruz yeter ki hata yapmayalım ve asla izin vermeyelim kışa dönüşmemize.

Zifiri karanlıkta düşlediğimiz baharı yakalamanın verdiği rehavetle asla yılmayalım. Asla bitti demeyelim, asla sonlandı artık demeyelim. İşin sırrı burada hep var olacak acı, hep var olacak kötü bize düşen ise iyi olmaya talipli olmak, muhabbete kapı aralamak.

Ölümün ürkütücü ağırlığını, kelimelerin zayıf omuzları taşıyamaz! Kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Bu dünya hayatı ise, aldatma metaından başka bir şey değildir. Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; burçlarda, sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Mutlaka öleceksiniz, tüm sevdikleriniz de ölecek, sizden önce ya da sonra mutlaka ölecekler. Bundan kaçamayacaksınız, sona kalan olsanız da bilin ki tanıdığınız herkes ölecek ve siz de ölmek isteyeceksiniz.

Acının bizatihi kendisi olanların, zalimliği hükmetmenin asli unsuru olarak görenlerin, ilahlığa soyunmuş olanlar bunu göremediler ve nihayetinde sonlarını gördük.

Biz yara saracı olacağız daima.

Böylelikle ulaşacağız mutlu sona.