Şikâyetsiz bir hayatı hiç denedik mi? Önce başkalarına bakmaya gerek olmadan kendimize baktık mı? Hayatımızda memnun olduğumuz neler var? Nelere şükrediyoruz? Kadınlığımız, erkekliğimiz, anne babamız, çoluk çocuğumuz, paramız pulumuz ve aklımıza gelen her şey için şikâyet üretiyoruz. Şikâyet bir perdedir ve güzellikleri kapatır. Olumsuz bir atmosfer oluşturur, duyan herkesin kafasını karıştırır ve konuşulan kadar negatif algıyı zihnimize kayıt ettirir. Konuşulan konu, her konuşmada yeniden aynı duyguları yaşatır, acıları hatırlatır. Her konuşmada yeniden duygu birikimi olur. Bir zaman gelir ki bu doluluk bir gün patlar ve tahrip eder.
Yaşananlar her ne ise ondan bir ders çıkarmaya, kendimize düşeni bulmaya ve daha iyi olabilmek için bir fırsat olarak görmeye çalışmak, bir amaca tutunmayı ve bunun için bazı bedelleri göze almayı gerektirir. İnsan bir davaya ne kadar yürekten inanırsa, o kadar gücü açığa çıkar. Bu sebepledir ki ‘niçin’ini bulmuş bir zihin, şartları sonuna kadar değerlendirecek ve enerji potansiyelini ihtiyaç olduğu kadar artıracaktır. Şikâyet, daha iyi düşünmenin önündeki en büyük engellerden birisidir. Yanlış düşünce yanlış eyleme ve tahrip edici duygulanıma sebep olur. Bu gerekçelerle, şikâyet kültürü, insanın yolunu şaşırtan bir özellik arz eder.
Şükredilecek şeyleri gördükçe, şikâyetin sesi kısılır
Bazen, hep olumsuzluklar yaşanıyormuş gibi gelebilir insana fakat işte tam da o zaman, bir ezan sesiyle, bir Fatiha inşirahı yürekleri ferahlatır. İyi bir çevre ve iyi dostlar, tutunulacak anne baba kardeş desteği, okunacak en güzel ve güçlü kaynağımız Kur’an-ı Kerim, bize hemen fısıldar, “Sakin ol, her gecenin bir sabahı vardır” diye. İyi dostlar, fırtınalı gecede parlayan yıldızlar gibi “Bu da geçer” derler.
Şikâyet işlevsizdir ve işlevsizleştirir
Şikâyet ne işe yarar? Varsayalım ki durmadan şikâyet ettik, buradan ne sonuç aldık? Daha mı mutlu olduk? Hayır. Şartlar mı değişti? Hayır. Benim içim mi ferahladı? Hayır. Karşımdaki konuştuğum şahıs sorunuma çözüm mü buldu? Hayır. Peki, yanlışı yapan hem uzakta hem de artık o yaşanan geride kaldıysa, şimdi şikâyet ettikçe bu anımı heder etmemim geçmişimi düzeltmeye bir faydası oldu mu? Hayır. Peki o zaman hem içimi ferahlatmayan hem de bana ve çevremdekilere zarar veren şikâyeti neden sürdüreyim? Hiçbir faydası olmayan ve benim işlevselliğime zarar veren bu yanlış alışkanlıktan kurtulmak için önce şükür penceresinden bakabilmeliyim.
Şikâyet yerine şükür
Nimetleri değil sıkıntıları görmek, hem de sürekli olarak yanlış olanları görmek, çözüm için teşhis anlamında gereklidir fakat o kadar. Ondan sonra biz artık şikâyetten elimizi eteğimizi çekmeliyiz. Bize faydalı olanı, hatta en faydalısını bulabilmek için aklımız var. Bize iyi gelecek şey neyse ona yönelmeliyiz. Önce şükürden başlamalıyız. Nimetleri görmedikçe ya da zihnimizde onları küçülttükçe, küçülmesi gerekenler daha da büyür ve bizim gözümüzün görme alanını kapatırlar. Bu böyle devam ederse, gerçeklerden uzaklaşırız da farkında olamayız. Sonuç olarak; gözlerimizi şikâyet perdesinden koruması için Rabbimize (cc) dua edelim.