İnsanlar olarak bizim gelişimimiz, zamanla ve süreç içerisinde bize nasıl davranıldığı, etkilenme oranımız ve bunun yanında bizim nasıl tepki verdiğimize göre gelişir, şekillenir. Genetik getiriyi ortaya çıkaracak etkenlerin de rol oynadığı bu süreçte, iyiye ya da sıkıntılı bir hale doğru evriliriz. İlişki içinde olduğumuz insanlar, bulunduğumuz ortam, elimizin altında olan imkânlar ve bu çerçevedeki görüp hissettiklerimiz, tecrübelerimiz; bizde duygu ve düşünce oluşturur. İlişkiler çeşitlendikçe kanaatlerimiz, kanaatlerimize göre de tercihlerimiz ortaya çıkar. Bizler artık akıl olgunluğuna ulaştıkça, edindiğimiz tarza göre tercihler yapar ve kimlik kişilik binamızı imar ederiz.
İnsana ve ilişki biçimine dair anlayışımız nasıl oluşur?
Önce anne babanın tutumu bize öğretmen olur. En yakından en uzağa kadar insanlar hakkındaki görüşleri, bir paylaşım içinde olunduğunda, ilgili muhataplara ve yaptıklarına ilişkin değerlendirmeleri, çocukların zihnine kazınır. Daha da önemlisi, bu değerlendirmelerin hangi değerle ilişkilendirildiğidir. Eve gelen misafire Tanrı misafiri denilirdi. Bol bol ikramlar edilir ve memnun edilmeye çalışılırdı. Bu dinden kaynaklanan ve misafiri bir rahmet ve bereket sayan bir anlayıştı. Çocuğun zihnine yerleşen insanları ağırlama ve ellerinden geldiği kadar en güzeliyle ağırlama kültürü, çocukta yerleşir ve kolaylıkla hayatına geçirir. “Ben anne babamdan böyle gördüm” der ve mutlulukla bu anlayışı sürdürür. İşte bu bilgi ve görgünün bilince dönüşmesi, insanın kendisini hesap vereceği makam için kendisini hazırlamasıyla mümkün olur. Bu da, mutlaka ve mutlaka bilgi ili olur.
Bilgiye yaklaşma amacı, ne öğreneceğimizi etkiler
Her yaptığımızın ilk muhatabı Allah’tır (c.c). hayatımızdaki her şeyi ona göre tanzim ettiğimizde, yeni bir ufuk ve tarz kazanmış oluruz. Bu, Rabbimizin (c.c) gördüğü, meleklerin yazdığı ve hiç kaybolmayacak ilâveten çok yüksek bir değere satın alınmış bir eylem demektir. Bu kazanç, bütün insanlık alemi bir araya gelse, bize katamayacağı bir değerdir. Bizler bazen bunun farkında olmadığımızda, insanların teşekkürünü buna değişmiş olabiliyoruz. İnsanoğlu bugün takdir eder yarın unutur, bugün över yarın yerebilir. İnsan beşerdir şaşar. Şaşmayan, yanılmayan ve zerre kadar iyiliği zayi etmeyecek bir Rabbimiz (c.c) var ve Bana güvenin diyor. Bu, Rabbimizin esmalarını tanıdıkça, Peygamber efendimizin hayatını ve Kur’an’a yaklaşımını öğrendikçe, ömür boyu sürecek bir öğrenciliğin Rabbimizin de (c.c) izniyle bir kazanımı ve bereketidir.
Sıfır beklenti ne demek?
İyi ve doğru olduğunu bildiğimiz ve karşımızdakinin de hiç anlamama, takdir etmeme, hatta tenkit etme ihtimallerine karşılık, o şeyi yapmak bize düşüyorsa bunu yapmanın ve unutmanın adıdır. Toprağa gömmenin adıdır. Nasıl ki toprak tohuma hayat verir, bereketlendirir ve çürüyüp yok olmaktan kurtarırsa, sadece Rabbim (c.c) bilsin diyerek yapıp unuttuğumuz yani toprağa gömüp hiç gündeme getirmediğimiz eylemlerimizdir. Unuttuğumuz iyiliklerimiz Rabbimizin (c.c) katında yeniden hayat bulacaktır ve sayısız katı kadar bereketlenecektir. Eğer bunu insanların teşekkürünü bekleyerek yaparsak, bu kadar kazancı kaybetmiş ve o amelimizi çöpe atmış oluruz. Öyleyse, sıfır beklenti demek, en iyi fiyatı verenin Allah olduğunun bilincinde olarak, sadece iyiliğin bize nasip olmasını bir ödül ve karakter yapımızın önemli bir tuğlası gibi görüp şükretmek ve toprağın altına gömmektir. Yani sıfır beklenti Allah (c.c) katındaki maksimum kazanç demektir.