Oldum olası severim içinden ırmak akan ya da sokakları apansız denizlere açılan şehirleri. Şehir dedin mi üzerinde ne ezan sesi susmalı ne de martı sesi. Söyler misiniz hangi şehre yakışıyor saba ezanı, İstanbul’a yakıştığı kadar…

Şehir dedin mi sonra, gemiler geçmeli bağrından… Aşk değmemiş körpe bir yürekte ilk kez esen sevda rüzgarı misali.

Allah’ın bir insana bahşedeceği en büyük lütuflardan biridir İstanbul ile hemhal olmak.

Saraçhane’den Galata’ya süzülüp bir gölge gibi, eller cepte, köprüde adımlamak. Gülhane’de soluklanıp, Sarayburnu’nda iç çekip dem tutmak. Yıldız’da, Emirgan’da, Aşiyan’da ıslanıp çisilçisil, Eyüp Sultan’da yakarmak sırılsıklam ve buğu buğu…

Böyle bir duyguyu dünyada kaç şehir yaşatabilir ki size?

Bir şehrin künhüne İstanbul’dan başka dünyanın hangi şehrinde varabilirsiniz?

Ya da yeryüzünün kaç şehri sizi bir müşfik ana gibi sarıp, leyla gibi aklınızı başınızdan alıp, aşka duçar eder…

Tarihi yarımadada Laleli’den hafif tırmanıp tırmanıp, süzülürken Sultanahmet’e, Roma’dan Bizans ve Osmanlı’ya hala yaşam süren, İstanbul’a meftun her medeniyetten ruhların soluklarını teninizde hisseder, sanki onlarla birlikte yürüyormuş hissine kapılırsınız…

Zamanın eskitemediği, zamanı eskiten ölümsüz tek şehirdir İstanbul…

Ya Sirkeci’ye ne demeli? Sirkeci’den tren giderdi Batı’ya… Varımız yoğumuz alır giderdi yaban ellere. Bedenlerimiz, vagon vagon et ve kemik. Ruhlarımız kalırdı İstanbul’da bir başına ve mahzun…

Dört mevsim gibidir İstanbul. Her semtinde bir başka iklimi solur ve yaşarsınız. İstiklal’de ise her iklimi. Bir Mescid-i Aksa’yı bilirim Kudüs’te, kalalakalmış tenha ve melul. Bir de İstiklal’de Hüseyin Ağa…

Mesela, hangi şehir size kendini motif motif rengârenk dokunmuş bir kilim eşsizliğinde Pierre Loti’den sunduğu gibi sunabilir ki…

Bir musikidir İstanbul. Her semti makamlardan bir makam. Aşiyan’ı nihavent, Sadabad’ı hicaz, Piyer Loti rast, İstiklal hüzzam…

Bir Leyladır İstanbul… Uğruna çöllere düşürüp kendine meftun ve mecbur bırakan… “Benim aşkım” derken Recep Tayyip Erdoğan, içinde leyle leyla tüten bir İstanbul vardır adanmış…

Kimileri için bir belediyeden ibaret şehirken İstanbul, Recep Tayyip Erdoğan için bir belediyenin ve şehrin çok çok ötesidir. Erdoğan için bir doğuştur İstanbul, direniştir, duruştur, adanıştır, varoluştur…

Bu müstesna Şehr-i Mübin ve Şehr-İ Mevud’un anahtarını onu bir belediyeden ibaret görenlerle onu hayatları ile eşdeğer görenlere teslim etmek ise aziz İstanbullular’ın takdiri…