Gerilimi azaltmak, itidal çağrısı, ateşkes çağrısı, kınama gibi tuzak kavramlarla bu soykırım masumlaştırılamaz.

Filistin topraklarında, Gazze’de yaşananlar apaçık bir soykırımdır.

ABD öncülüğündeki Batılı ülkelerin İsrail’e koşulsuz destek açıklamalarını anlayabiliyoruz.

Binlerce ton silah ve mühimmat yığmalarını da..

Cepheye servis edilen “ikramlık” hamburgerleri, siyonist dostu kahveleri, içten yanmalı gazlı içecekleri…

Hepsini anlayabiliyoruz!

Peki ya 2 milyarlık İslam aleminin ölüm sessizliği!..

Bunu nasıl izah edebiliriz?

Arap ülkelerinin, İslam coğrafyasının ölüm sessizliği, dağınıklığı, pısırıklığı, ikbal kaygıları, Filistin davasına ihanetten başka bir anlam ifade etmiyor.

Daha da acısı..

İsrail’e uygulanmak istenen ambargolara karşı tavır almaları.

Siyonist katliama son vermek isteyenlere takoz olmaya cesaret etmeleri.

Mete Yarar’ın, “Savaşın kaderini kahramanlar belirlemez, hainler belirler” tespitinin muhatabı, Filistin’in etrafında yuvalanan dost görünümlü “esir sultanlardır”!

Katliam durdurulsun, masum insanların kanının akıtılması son bulsun diye yapılan bütün girişimler, Amerika ve onun bölgedeki “küçük” temsilcileri tarafından hep sabote edildi, engellendi.

Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyübi’nin, “Dostlarıyla uğraşanlar, düşmanlarıyla savaşamazlar!” hükmü bugün Gazze’de vücut bulmuş durumda!

Rusya'nın "insani ateşkes" önerisi Birleşmiş Milletler'de ABD, İngiltere, Fransa ve Japonya tarafından reddedildi.

İslam İşbirliği Teşkilatı'nın 11 Kasım’da Riyad'da Gazze gündemiyle gerçekleştirdiği zirvede, "İsrail'e beş ana başlıkta ambargo uygulansın" önerisi maalesef karşılıksız kaldı. 11 ülkenin İsrail'e ambargo talebi Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirliği, Fas ve Bahreyn tarafından reddedildi!

"Yağmur gibi yağar başıma taşlar / İlle dostun bir fiskesi yaralar beni" diye feryad eden Pir Sultan Abdal, "Şu ellerin taşı hiç bana değmez / İlle dostun bir tek gülü yaralar beni" ifadeleriyle bugünü özetlemiş meğer!

İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda alınan kararla 120 ülkenin Gazze'de acil, kalıcı ve sürekli bir insani ateşkes çağrısında bulunmasıyla ilgili olarak "alçakça çağrı" ithamında bulunma cesaretini nereden alıyor zannediyorsunuz!

İkbal ve iktidar korkusuna kapılan sultanların, saltanat sarhoşu emirlerin suskunluğundan tabii ki!

İsrail’in “baş katili” Netanyahu Arap liderlere, vekalet ettikleri saltanatı “Sessiz olun!” uyarısıyla hatırlatıyor, “Çıkarlarınızı korumak istiyorsanız yapabileceğiniz tek şey, sesinizi kesin!” diye azarlamaktan da geri durmuyor.

Bu meydan okumanın cesaret kaynağı Arap coğrafyasının saltanat sarhoşluğudur, adresi ise İslam dünyasının ölüm sessizliği maalesef!

Katliam kilometresi sıfırlanacak!

İster “başkatil” deyin, isterse  “binyalan”!

Bu cani herif, tüm kötü ünvanları fazlasıyla hakkediyor.

Ancak!

Burada ciddi bir kurnazlığa dikkati çekmek istiyorum.

Tam bir siyonist manevrası hem de!

Bu soykırım çok yakın zamanda birilerine ihale edilecek.

Ama hedeflenen yıkım, istenilen katliam gerçekleştirilmiş olacak.

Katliamın ilk günlerinde İsrail’e “koşulsuz” destek açıklayan başta Amerika olmak üzere, Avrupa ülkeleri, Birleşmiş Milletler kurumları ağız değiştirmeye başladı.

İsrail’e katliamlarını durdurma çağrısı yapmaya, hastane saldırılarının insanlık suçu olduğunu hatırlatmaya başladılar.

Bu durum ikinci adımın ilk işaret fişeği gibi duruyor.

Bütün bu açıklamalar savaşın ikinci safhasına hazırlık olarak yorumlanabilir.

Nedir ikinci safha? Netanyahu’nun Lahey yolculuğunun başlaması safhası.

İsrail’in katil başbakanı Netanyahu gözden çıkartılacak ve tüm sorumluluk ona yüklenecek. Bu şekilde “yeni bir umut” diye gündem değiştirilecek ve yapılan katliama meşruiyet kazandırılacak.

Bu, vahşi Batı'nın yıllardır sürdürmüş olduğu kirli bir savaş taktiğidir.

İsrail kamuoyunun Gazze katliamına desteğiyle ilgili bir kamuoyu araştırması yayınlandı. İsrail'in yüzde 52’sinin bu saldırıları desteklemediği servis edildi.

Demokrasi yalanı burada devreye sokularak, eski Mossad Başkanı Yossi Cohen iktidarı ile katliam sürecinde kilometreyi sıfırlayacaklar.

Bölgede İran hâkimiyeti isteniyor!

Filistin topraklarında bir başka tehlike daha yaşanabilir.

Aslında iki tehlikeden söz etmek daha doğru olacaktır.

Birincisi, katliam süreci devam ederken Hizbullah-İran üzerinden Gazze’ye destek beklentilerini yükseltip, bölgede Şii-Sünni ayırımını körükleyici açıklamalarla İslam dünyasında tamiri mümkün olmayan güvensizlikler ve anlaşmazlıklar oluşturmak.

İkinci tehlike ise, Gazze üzerinde son aşamada bir “yapay destekle” İran’ı kahramanlaştırma operasyonu olabilir. Bugüne kadar ABD ile danışıklı dövüş yaparak varlığını devam ettiren İran’ın bölgede etkinlik alanını genişletmek, ABD ve müttefiklerini memnun edecektir. Bu şekilde bölgede Batı egemenliğini sağlamlaştırma yoluna gidilebilir.

Suriye’de İran var; Yemen’de, Irak’ta, Lübnan’da, Bahreyn’de İran var. Azerbaycan’da etkin olmaya çalışıyor. Gazze’de neden olmasın? Bu durum mazlumlar hariç hemen herkesin işine gelecektir.

Araplar üzerinden İslam düşmanlığı!

Gelelim şu içerideki kripto hümanistlere; dönmelere, tapınakçılara, evangelistlere!

Türkiye’de bölücülere, Avrupa’da Türkiye düşmanlarına, dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşanan suni drama anında tepki gösterirsiniz.

Her fırsatta insan hak ve hürriyetinden dem vurursunuz.

Konu müslümanlar olunca sesiniz bir anda kesiliverir. Hatta bu durumda dahi müslümanları suçlamak için olmadık konuları öne sürersiniz.

Tam bir vurkaç taktiği ile, korkakça zehrinizi kusar ve tabuların arkasına saklanırsınız.

Biraz mert olun ve katıksız bir İslam düşmanı olduğunuzu itiraf edin.

Artık mızrak çuvala sığmıyor, kripto olduğunuz gün gün ortaya çıkıyor, riyakârlığınız paçalarınızdan akıyor.

Gazze’de yaşanan katliamda sizi bir kez daha tanıdık! Bir kez daha sahneye çıktınız ve yine o alçak bahanelerle, insanlık dışı tavırlarla ikinci yüzünüzü gösterdiniz.

Neymiş!

Araplar da İsrailli sivillere saldırmış. İsrail’in katliamlarına zemin hazırlamış, meşru müdafaa hakkı doğmuş!

Filistin meselesine 7 Ekim’den itibaren bakan at gözlüklü zevat; yarım asırdır süren siyonist katliamını nereye koyacaksınız?

7 Ekim’de Gazze’den yapılan füze atışlarını öne sürerek “ama”, “fakat”, “lakin”lerle siyonizmin giriştiği soykırımı masumlaştıranlara şunu sormak istiyorum:

İşgal altındaki Batı Şeria’da insanların ne suçu vardı?

7 Ekim’den bugüne Batı Şeria’da, Ramallah’ta, Nablus’ta, El Halil’de, Cenin’de masum insanlar katlediliyor. Sebepsiz yere gençler evlerinden alınıp İsrail zindanlarına hapsediliyor.

7 Ekim’den bu yana Batı Şeria’da 300 Filistinli şehit edildi, 2.500 Filistinli yaralandı, 2.500 Filistinli tutuklandı.

Hani Cenevre Sözleşmesi’nde insan hak ve hürriyetleri garanti altına alınmıştı?

Katledilen bu masum bebeklerin ahı er ya da geç sizi gelip bulacaktır.

Hani insanlar ibadet hürriyetine sahipti?

Filistinliler seccadeleriyle gelip Mescid-i Aksa’da cuma namazlarını bile kılamıyorlar!

Hani hastaneler savaş ortamından etkilenmemeliydi?

Oysa onlarca hastaneyi bombaladılar, hastaneleri bastılar, ambulansları parçaladılar, doktorları katlettiler, kuvözdeki bebekleri kopardılar hayattan!

Okullar, camiler, kiliseler harabeye çevrildi!

Hani sizin insanlığınız? Bu duruma da bir çift sözünüz olacak mı?

Zor!

Çünkü bu katliama ancak insan olabilenler tepki gösterebilir.