Hafta başında bu yılın sanayi üretim endeksi rakamları açıklandı. Açıklanan rakamlar ciddi bir düşüşe işaret ediyor.
2018 yılı Ağustos ayına göre %3.6 oranında bir gerileme söz konusu. 2019 Temmuz’a göre ise de %2.8’lik bir düşüşten bahsediyoruz.
Sektörler itibariyle değerlendirdiğimizde madencilik ve taşocağı sektöründe % 6, imalat sanayi sektöründe % 3.3 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü % 0.4 oranında düşmüştür.
Oranlar oldukça yüksek ve ciddi önlemler alınmadığı takdirde işsizliğin daha da artacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Burada ki en önemli sektör kapsadığı alan bakımından içerisinde milyonlarca KOBİ’yi (Küçük ve Orta Boy İşletme) barındıran imalat sanayi sektörüdür. Ülkemizde yaşayan her ailenin içerisinde ucundan kıyısından da olsa mutlaka bir KOBİ mensubu ya çalışan ya da sahiplik anlamında vardır.
Sanayi üretimindeki 100 baz puanlık düşüş yani %1’lik düşüş demek 150.000 insanın daha işsiz kalacağı anlamına geldiğinden 3.6 oranıyla ağustos ayında işsiz sayısına 540.000 kişi daha eklendiğini söyleyebiliyoruz.
Verinin enflasyonun düştüğü ve piyasalara kredilerin yüksek rakamlarda verildiği bir ortamda bu şekilde gelmesi bir yerlerde ciddi aksamaların olduğunun göstergesidir.
Bu aksaklıklardan en önemlisi sorunlu kredilerin sistemde oluşturduğu finansman problemidir.
Bu türde olan kredilerin temizlenmesi sistemin önünü açacak dolayısıyla da üretim ve yatırım ortamı daha yaşanabilir seviyelere yükselecektir.
Son dönemlerdeki faiz indirimlerinin sanayi üretimine pozitif bir yansıma gerçekleştiremediğine şahit oluyoruz.
Dolayısıyla faizdeki indirimlerin daha büyük oranlarda geldiği zaman bu yansımanın biraz daha iyi olacağını düşünebiliriz. Çünkü faiz üretimin, ticaretin ve sanayi hayatının önündeki en büyük engeldir.
İşsiz sayısının artması sonucunu ortaya koyan sanayi üretimi düşüklüğü ülkemizdeki nüfusun yaş ortalamasına bakıldığında gençler üzerine çok çalışmamız zorunluluğunu da ortaya koyuyor.
Bundan ötürü gençliğin yenilikçiliğe çok ama çok fazla önem vermesi teknolojik gelişmelerden haberdar olması ve bu gelişmeleri üretime dönük kullanması ülke olarak bizim önümüzü açacak bir yaklaşımdır.
Özellikle global anlamda kullanılan yeni teknolojilerin uygulanması, kalkınmanın sürdürülebilir olması ve yapay zeka konusunda gençlerimizin normalin üzerinde mesailer harcaması ülkemizi bu kısır döngüden kurtaracak bir yoldur.
Dünya ekonomisiyle birlikte ülke ekonomimizin de ciddi bir kriz ortamından geçtiğini unutmadan hareket alanımızı belirlemeli ve daha derin bir dip olacağını da hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadan yolumuza devam etmeliyiz.
Sanayi üretim rakamlarının böyle gelmesi 3. çeyrekte milli gelirin yönünü de olumsuz etkileyecektir.
Her zaman kuraldır üretim düşerse satış düşer; satış da düşerse gelir düşer.
Veya diğer bir ifadeyle talep varsa üretilir, talep yoksa üretilmez.
Biz talebin oluşabilmesi için gerekli ortamı ve şartları hazırlamalıyız ki üretim ortamımız rahatlasın ve istediğimiz oranlarda üretim yapıp üretimimizi artırabilelim.
Bunu yapabilmek için bütün kişi, kurum ve kuruluşlar sorumluluk alarak hareket etmelidir.