Freud’a göre dışarıdan görünen kişiliğimizi oluşturan bilincimizin derinlerinde görünmeyen bir bilinçaltı vardır, rüyalar bilinçaltı tezahürüdür. 79 yaşındayken, her yıl yaklaşık 2 bin rüya dinlediğini/analiz ettiğini söyleyen Jung’a göre de, rüya, “bilinçaltının belirli andaki durumunun ani ve simgesel bir öz sunumu” işlevi görür. Freud’a göre rüyalar arzu ve istekleri, Jung’a göre ek olarak korkuları, telepatik vizyonları, kehanetleri ve ilahi mesajları simgesel olarak içerir. Eski Yunanlılar, rüyayı, insanın uykusunda ruhunun Tanrı’yı ziyareti olarak yorumlamışlardır. Biz ise rüyayı elbette İslami açıdan yorumlayacağız. İmam Gazzali’ye göre rüya, uykuda insan ruhu ile levh-i mahfuz arasındaki perdenin kalkmasıyla levhte yazılı olan şeylerin insana yansımasıdır.
İbn-i Haldun’a göre rüya, uykuda insan ruhunun manalar âlemine dalmasıyla gaipten kendisine akseden varlıklara ait şekil ve suretleri görmesidir. Sadreddin Konevi’ye göre ise rüya, ruhun berzah alemi ile irtibatıdır. Her insanın gizeme ilgi duyar. Giz, haz verir. İnsan, kehanete açtır. Herkes rüyasının tabrini öğrenmek, geleceğe dair tabiri caizse ipucu almak ister. Bu ilgiden dolayı da rüya tabircisi adında bir sürü sahtekar insan türüyor ve insanların parasını adeta çalıyor. Rüya tabiri, Allah vergisidir. Ehlini gerektirir. İslam tarihinde Hz. Yusuf, rüyaları tabir etmesiyle bilinir. Hz. Ebubekir’in (ra) de rüyaları doğru tabir ettiği söylenmiştir. Bedir öncesinde Cenab-ı Allah, Rasulullah’a (sav) düşmanlarının sayısını, Bilal-i Habeşi’ye ezanı rüya ile öğretmiştir. Rüyalar üçe ayrılır: Rahmani, şeytani, bilinçaltı. Freud, İslamsız baktığı için sadece bilinçaltını gördü. Rasulullah, “rüya Allah’tan, hulm ise şeytandır” demiştir. Hulm, şeytani rüyadır. Hakikat, rumuzla anlatılır. Ehlinden saklanılır. Ehlullah, hakikati rumuzla anlatmıştır.
Hadislerde rumuzla anlatım çok kez kendisine yer bulmuştur. Kıyamet alametleri gibi birçok mevzu da rumuzdan ibarettir. Rüya dediğimiz olay da tamamen rumuzdur, semboliktir. Dolayısıyla rüyamızda gördüğümüz herhangi bir olay için sevinmemiz de üzülmemiz de korkmamız da hatalı olur. Rüyada gördüğümüz her insan, her eşya, duyduğumuz her cümle; hakikatin sembole bürünüp de bize farklı bir âlemde gösterilmesinden ibarettir. Örneğin, rüyanızda babanızı gördünüz. O, babanız değildir. Bir olayın, haberin babanız şekliyle size gösterilmesidir. Babanıza olan düşkünlüğünüz, özleminiz, kızgınlığınız vb. alacağınız habere göre size babanızın gösterilmesinin bağlamıdır.
Rahmani rüya korkutucu olmaz, sizi rahatsız etmez ve an an, görüntü görüntü hatırlarsınız, tek bir anını dahi unuttuysanız o rüya Rahmani değildir. Kâbuslar, şeytanidir. Vesveseye dönen rüyalar, şeytanidir. Bunun dışında ilgilendiğiniz bir olayı gördüyseniz veya parça parça birbirine karışmış anlardan oluşan sıradan rüyalar bilinçaltıdır. Sembolik olmasından dolayı da tabirler kişiseldir. İnternette, kitaplarda gördüğünüz tabirler sizin rüyanızı karşılamaz. Belli başlı sabit manalar olsa da (örneğin; kan,aşkı, süt, ilmi temsil eder) genel olarak rüyanızın tabiri size özeldir. Derviş ile ehli şeriat farklıdır, dervişlere zaten mürşidi tabir edecektir. Ehli şeriat bir alim, ehil insan bulamıyorsa; rüyasının üstünde durmamalı, hayır dua edip geçmelidir. Aksi takdirde vesveseye dönebilir. Rüyalar, anlatılmamalıdır. Sırdır, kişiye özeldir. İfşa olan sır; ruhunu ve bağını kaybeder. Rüyalar, asla önemsiz değildir. Rasulullah (sav), “Müminin sadık rüyası nübüvvetin kırk altıda biridir” buyurmuştur.