Neredeyse on gün oluyor, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan “En yakın arkadaşlarım, siyasetteki yakınlarım bana destek vermediler, beni yalnız bıraktılar.” siteminde bulunalı! Cumhurbaşkanımızın cümlesi kelimesi kelimesine böyle değildi tabii ki. Biz böyle ifade edelim. Sitem ettiği mesele üç yıldır canını dişine katarak mücadele ettiği paralel gâvurlarla yürütülen mücadele.
Canını ortaya koyarak yürüttüğü mücadelede birlikte yola çıktığı siyasîleri, en yakın arkadaşlarını zikretmesi dikkatle üzerinde durulması gereken bir yalnızlaştırılmaya işaret ediyor. Bu siteme rağmen değişen bir şey var mı? Tabii ki yok! Paralel gâvurlarla yürütülen mücadelede halen kimse yok etrafında! Fakat konuştu mu mangalda kül bırakmayan o kadar kalabalık bir güruh var ki söylemek bile zait!
Bu necip Türk milleti yürütülen bu mücadelenin belli mihraklara da yönelmesini, o mihraklarda mevzi tutan paralel gâvurlarla en azından iltisaklı kişilerin de cezalandırılmasını bekliyor. Cumhurbaşkanımızın bu sitemi ise bir müddet daha bu mihraklara dokunulmayacağı endişesine düşmemize, bu endişeyi taşımamıza sebep oluyor.
Hatta onlara bakarsanız 15 Temmuz gecesi ölü ele geçirilen CIA ajanları bile yok! Var mıdır yok mudur, tabii ki biz bilemeyiz, ama bu mesele hakkında bilgi sahibi olan ve verdikleri bilgilere itibar edilenlerin 15 Temmuz gecesinden bu yana hem yaptıkları açıklamalarda, hem de yazdıkları yazılarda ısrarla CIA demelerine de itibar etmek gerektiğine inanıyorum! Eğer CIA varsa bu işin içinde, sahaya saldığı elemanlarının hepsi bir sıyrık bile almadan bu ülke sınırları dışına çıkmayı mı başardılar yoksa diyesi geliyor insanın! Fakat böyle bir cümle de CIA olarak adlandırılan bu istihbarat şirketine neredeyse bir tanrısallık izafe etmek anlamına da gelir! O kadar kusursuz iş yapıyorlar ki, sahaya saldıkları elemanları burunları bile kanamadan geri dönmeyi başarabiliyorlar! İyi ama bu kadar kusursuzdular da 15 Temmuz’da neden başarılı olamadılar o zaman diye sormak gerekmiyor mu?
Cumhurbaşkanımızın yalnız bırakıldığı siteminin ardından belli kesimlerin fabrika ayarlarına döndüklerini izhar etmeye başladıklarına şahit olmaya da başladık! Ne oldu? Mesela Türkiye’de ismini kime sorsanız hakkında düşünmeden en az 10 cümle kurabileceği çok tanınmış biri 3 saat sorgulandıktan, o sorguda birtakım taahhütlerde bulunduktan bir hafta sonra, birden bire ne olduysa artık meydan okurcasına oğlunu sürüverdi meydana! Bir haftada ne değişti de verdiği taahhütleri unutup meydan okumaya başladı? Onu tekrar meydana süren irade taahhütlerini çiğnetecek kadar güçlü mü gerçekten? Mesela Cumhurbaşkanımız için övgüde sınır tanımayan biri ne değişti de fabrika ayarlarına dönüverdi birden? Ve Türkiye açısından bir güvenlik meselesi olarak görülmesi gereken çok tehlikeli birinin yetiştirdiği gazeteci ve yanındakiler için “işte gazetecilik bu” diyebilecek derekeye indi? Yanlış anlaşılmasın bunlar bir başka mevzide değil AK Parti içinde mevzi tutan başkan ve milletvekilleri!
Sadece onlar mı? Reis’e tutunup, Reis’in arkasına saklanıp her türlü melaneti yapmaya devam eden mebzul miktarda kişi var! Mesela birkaç, tırnak içinde “İslâmcı” var ki, Reis onların işyerinin mekânı için referans olmuş! Onlar ne yaptılar peki? Gittiler kurdukları şirkete ortak olarak medya baronunu aldılar! Bu tırnak içinde “İslâmcılar”ın think-tank’çilik oynadığı şirketin ortağı medya baronu! Medyanın bu kadar gâvurluk yapmasını yöneten ve yönlendiren baron, Reis’in referans olduğu kişilerin şirket ortağı! Gerisini siz düşünün!