Anayasa değişikliği ile ilgili referandum tarihi ve süreci henüz belli olmamışken, birçok kesimde şimdiden bir gümbürtüdür koptu bile. Özellikle sosyal medya bu anlamda neredeyse bir harp meydanına dönüştü bile. “Evet”çiler ve “Hayır”cılar kıyasıya kapışma halindeler.

Türk milleti gerçekten çok zeki ve çok yaratıcı. Varlığı ile yokluğu arasında bir fark olmadığına inandığınız sıradan bir vatandaş bile, kendi düşüncelerine desteği artırmak için akla hayale gelmedik öyle sıra dışı, öyle renkli kampanyalar düzenliyor ki, akıllara zarar. “Nerden buldun? Aklına nerden geldi? Şimdiye kadar neredeydin?” diyesi geliyor insanın. Harikasınız vallahi!

Sosyal medya ücretsiz ve sadece biraz emeğe, biraz düşünceye, biraz da yaratıcı zekaya bağlı olduğu için insanımız olağanüstü şeyler üretiyorlar. Mesela, Rıdvan DİLMEN’in başlattığı ve daha pek çok ünlü ismin destek verdiği, “Evet” kampanyası şekli, vatandaşlar arasında bir anda çığ gibi büyüdü ve bu anlamda çoğu insan kendi videosunu çekip, sosyal medyada yayınlayarak en az on arkadaşına atıyor ve destek istiyor. Düşünün bir kere, herkes böyle yapsa, ne olur? Bu kampanya bir anda sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da gündemi olmaz mı?

Mesela, bir diğer güzel kampanya da, 2013 yılında balkonuna astığı bayraklı fotoğrafıyla ünlenen ve internet fenomeni haline gelen Salih Tahtalıoğlu. Bayrağını bu kez Cumhurbaşkanlığı sistemi referandumunda, “Evet!” oyunu kullanmak için asmış. Google’da binlerce kez, ‘bayrak asan adam” “bayrak asan amca” “bayrak asan dayı kim?” diye aranan Salih Tahtalıoğlu’nun fotoğrafı, ülke sınırlarını da aşarak dünyada en çok kullanılan fotoğraflar arasında yer almıştı.

Bunlar, vatandaşlarımızın sahiplendiği kampanyadan sadece ikisi. Kendi özgün iradeleri, zekaları ve yaratıcılıkları ile bulunacaklar hariç daha. Onlar başka tabii…

Süreç ilerlerken “Evet”çi ve “Hayır”cı kampanyanın daha da yoğunlaşacağı, kızışacağı aşikâr. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu; şiddet içeren dil kullanmamak. Daha çok espri ve yaratıcı yeteneğimizi öne çıkartan bir üslup benimseyip, şiddet içeren ve kavga ortamı oluşturacak dilden uzak durmak. Bu çok önemli.

Lakin, “Hayır”cı cenahtan şimdiden bu manada olumsuz cevaplar gelmeye başladı bile. “Referandum yaptırmamak için sokağa çıkacağız.” yollu açıklamalar, hiç de hayra alamet değil. Bu beyanatlar, şimdiden toplumu germeye yetti bile. Adında, “Halk” olan bir parti, nasıl olurda referandumun halka sunulmasına, bu konuda insanların düşüncelerinin sorulmasına karşı çıkar ve, “Referandum yaptırmamak için sokağa çıkacağız” der. Anlaşılır gibi değil. Hâlbuki yapılması gereken şey, halka sunulmasının önündeki tüm engellerin kaldırılması ve vatandaşların fikirlerinin sorulması için mücadele etmeleridir. Halkın fikirlerinin sorulmasından korkan bir parti olabilir mi hiç?

“Hayır”cı cenahın bu açıklamasının hemen ardından Sedat PEKER’in referandumda “Evet” reyini kullanacağını beyan etmesi ve tehditvari bir şekilde referandum yaptırmayacaklarını açıklayanları sokaklarda bekleyeceklerini söylemesi de, bir o kadar doğru değil. Unutmamak gerekir ki, devletin kolluk kuvvetleri varken, yaşanabilecek arbedeyi ancak ve ancak devletin kendisi sağlar.     

Ben kendimi bildim bileli, halka sunacağı proje anlamında bir şeyleri olmayanların seçim kampanyalarını hep ideolojik boyuta indirgediklerini ve kavga ortamı oluşturmak için ellerinden geleni yaptıklarını gördüm. İdeolojilerin bittiği, hizmetin öne çıktığı, vatandaşların kavga ve gürültü istemediği böyle bir yüzyılda, referandum yaptırmamak de nedir?! “Hayır”cı cenahın tavrının referandumda da böyle olacağa belli. Oysa ki bu seçim taktiği şimdiye kadar başarılı olmamışken, neden hala bu tavırda ısrarcılar, anlaşılır gibi değil.

Önümüzdeki şu iki ay çok hassas. Unutmayın ki Türkiye’mizin sağlığı, sıhhati, huzuru her şeyden daha önemli. Ülkemizin içinden geçtiği, oldukça kırılgan bu ortamda lütfen ne birbirimize, ne de ülkemize zarar vermeyelim. Nihayetinde bunun bir halk oylaması olduğunu, ideolojik bir yanı olmadığını aklımızdan çıkartmayalım…