15 Temmuz sonrası iç politik çizgiler keskin bir şekilde netleşti. 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi başarısız olunca karın ağrısı çekenler, “sıcak tepki süreci”nin akabinde laubali bir dil kullanarak rahat rahat 15 Temmuz’u kıymetsizleştirme harekâtı, harbi başlattı.

Millet, Anadolu ruhuyla refleks verirken, onlar “tiyatro ,”kontrollü darbe” dediler…

Millet, Malazgirt, Çanakkale direnişiyle hareket ederken, onlar iradesini dışarıdaki mahfillere kiraladılar…

Millet, meydanlarda, sokaklarda şehadet sırasına koşarken, onlar ATM, AVM, akaryakıt sıralarında şahsi ihtiyaç telaşlarına düştüler…

Hâlihazırda da farklı bir tutum içerisinde değiller.

Millet, “Afrin teröristlerden temizlensin, yerel halkın huzur ve güvenliği sağlansın, Türkiye’ye yönelik tehditler bertaraf edilsin” derken, onlar “Suriye’de ne işimiz var”, Afrin’e girmeyelim, madem girdik çok da ileri gitmeyelim” diyorlar ve küresel emperyal devletlerle aynı müşterekte saf aldılar.

Küresel arenada bize hasım olanların yaptığı gibi iç siyasette de uzantıları kartlarını açık oynuyor, pozisyonunu belli ediyor, kimlerin yanında duracaklarını gösteriyorlar. Hasıl-ı kelam pirincin içindeki beyaz taşlar kararıyor, renklerini belli ediyor. Bu faydalı da olmuyor değil aslında. Zira böylece maskelerini indirip çıplak yüz(süzlük)leriyle arz-ı endam ediyorlar ve millet, kimin ne olduğunu açıkça fark ediyor.

Yüz yıl sonra dirilen, dikilen, silkelenen bir Türkiye var ve yine yüz yıl sonra aynı şekilde İttihat ve Terakki’nin vazifesini üstlenip millet ve memleketin ayağına pranga olmak için rol üstlendi bu zevat.

Malum bu aralar, Esed’in, PYD/YPG’ye bıraktığı alanları tekrar devralacağı, Afrin’e geleceği konuşuluyor. Esed tekrar Afrin’e gelir ve Türkiye ile karşı karşıya kalması durumunda “Türkiye ile İran savaşırsa, İran’ın yanında dururum” diyen hıyanet unsurlarının tutumları merak konusu değil. Zira Esed’in yanında Türkiye’ye karşı psikolojik savaşı sürdüreceklerinden zerre-i miskal kadar şüphemiz yok!

“Tayyibofobia” hastalığı DNA’larını bozmuş, tımarhanelik olacak hâle gelmişler. Memleket hayrına girişilen hiçbir eyleme olumlu bakmıyor, her faydalı girişime muhalefet etmeyi vazife biliyorlar. Milletin istikametine aksi istikamette pozisyon alıyor, manda olmak için kontrollerinde oldukları devletlere “gel gel” (e)diyorlar.

***

Türkiye istikbali adına hayati bir operasyon başlatmışken; hâlihazırda “Yunan cephesi”ni aktifleştirmeye çalışan Batı(l) konsorsiyumu, “Ermeni cephesi”ni de aktifleştirmeye, dolayısıyla Türkiye’nin dikkat ve konsantrasyonunu Afrin’den farklı noktalara kaydırmak isteyecek.

Ressam Bob, “şuraya da maskesi inen birkaç mandaperver çizelim” demiş midir?!

Not: “Reis bizi Afrin’e götür” tarzı sloganlar, uğruna mücadele edilen değerleri değersizleştirir, basitleştirir, içini boşaltır. Lütfen bu derece mühim değerleri, milletimizin memleket, millet sevdasını basit tribün amigoluğuna kurban etmeyin. Bu, halis niyete zarar verir.