Türkiye’de pek şahit olunmayan yabancı filmlerde bolca gördüğümüz bir panayır eğlencesi vardır. Bir adam duvara takılı mekanizmaya oturur. Sevgilisine hava atmak isteyen delikanlı gelir ve adamın oturduğu mekanizmaya bağlı hedefe havalı tüfekle ateş eder. İsabet ederse adamın altındaki mekanizma boşalır ve adam akvaryuma düşer. Esas oğlan şovunu yapmıştır, saf kızımız alkışlar ve giderler. Taburede oturan adam düştüğü sudan çıkar, tekrar tabureye oturur ve başka bir delikanlı gelir, o da hedefe atış yapar.

Suriye’de IŞİD’i vuruyorum diyen İran, Rusya, ABD ve PKK, kamuoyuna bu panayır oyununu oynuyorlar. Vururuz, vuracağız, vuruyoruz, az daha vuruyorduk, vurduk diye dolaşan haberlerin hepsi havalı tüfekle yapılan eğlencelik atışlar. Taburede oturan IŞİD, mesaisi gereği arada bir suya düşüyor, sonra sudan çıkıp yeniden hedefe oturuyor.

Emperyalizmin kurduğu panayırın perdesini kaldırıp arkadaki gerçeğe baktığımızda, memleketimiz Suriye’de tam olarak şunu görüyoruz:

IŞİD hepsinin Suriye’ye giriş bileti. Biletlerini yakmazlar. Girdiklerinde yırtıp atabilirler; ama şimdi vurmazlar. PKK, Suriye’nin kuzeyini IŞİD’le savaşıyorum tiyatrosu yaparak işgal ediyor. Üstelik Türkiye’de bile propagandasını yaparken IŞİD’le savaş tiyatrosunu geveliyor. Rusya ve AB de bu tiyatroyla işgal ediyor. IŞİD bilet… Giriş bileti.

İsrail, İran, ABD, Rusya dörtlüsü ilk meselede hem fikirler: “Suriye’de her ne olursa olsun muhakkak sekülerist Baas iktidarda olmalı ve Suriye asla Sünni halkın eline bırakılmamalı.” Bu bağlamda Esed öne sürülmüş bir vitrin mankeninden başka bir şey değil. Uzun yıllar sonra tarihçiler, Esed için “Ailesiyle birlikte Baas’ın elinde esir” diye yazılabilir bile. Esed zannedildiği kadar kıymetli değil. Başka bir kukla buldukları anda Esed’in kafasını sokaklarda sürükleyip dünyaya şov bile yaparlar.

İlk konuda gayet net anlaşan Rusya ve ABD, ikinci konuda kıvılcımlı sürtüşmeler yaşıyorlar: Rusya için Suriye, Akdeniz kenarında karakoldur. Giderek arttıracağı askeri bir güçle Ortadoğu senaryolarında istenmeyen aktördür. ABD ve Fransa’dan gelen “Rusya aslında IŞİD’i vurmadı” açıklamaları bu kıvılcımlar işte. Rusya hava harekâtı yapmadı mı? Yaptı? Kimi vurdu peki? Esed’e, IŞİD’e, PKK’ya karşı savaşan devrimcileri, Suriye halkını. Hama ve Humus’u. Rakka? Oraya ateş edilmez; çünkü orada emperyalist sirkin havuza düşen adamı yaşıyor.

İran için ise en önemli mesele; Suriye’de Sünni halkın yönetime geçmesiyle önü kesilecek İran yayılmacılığının güvene alınması. İran’ın canını sıkan bu ihtimal aynı zamanda Batı’nın da planlarına ters düşüyor. Çünkü yakın zamanda çatlayıp yeniden şekillenme eşiğinde olan İslam coğrafyasında yerel ve milli devletlerin kurulması Batı için büyük risk. P5+1 anlaşması denilen tiyatro tam da bu sebeple yapıldı zaten. İran’ın kendi reklamını yaparken kullandığı tabirle “Büyük Şeytan Amerika” ve Avrupa, İran’a dedi ki; “Seni serbest bıraktık, ekonomik olarak güçlen ve bölgenin lideri sen ol”. Ancak İran buna şimdilik hazır değil. İran’a vakit kazandırmak için savaşın biraz daha sürmesi gerekiyor.

Biz ne yapıyoruz; hiç kimsenin umursamadığı dünya dengeleri denilen kafesin içinde çırpınıyoruz.  Aklımızdaki putlar, elle tutulur putlardan daha tehlikeli. Allah selamet versin.