Bu cümle, 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde verilen resepsiyonda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait.

“Sınırlarımızın ötesinde milyonlarca insan tehlike altındaysa, bizim burada huzur içinde yaşamamız mümkün değildir” diyor.

Elbette ilk akla gelen, hemen sınırımızın yanı başında olan ve 8 yıldır iç savaşın devam ettiği Suriye

Suriye’de savaştan etkilenmeyen kimse neredeyse yok gibi. Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre, bu zamana kadar 500 binin üzerinden sivil, hayatını kaybetmiş durumda.

Milyonlarca insan açlık ve sefalet içinde.

Milyonlarca insan da mülteci durumuna düşmüş. Sadece Türkiye’de 3 milyon 650 bini aşkın Suriyeli bulunmakta.

2015 yılında başlayan Yemen iç savaşı daha farklı bir trajedide hala devam ediyor. 2018 yılı sonu rakamlarına göre sadece açlıktan ölen çocuk sayısı bile 85 bini geçmiş durumda.

Filistinliler, İsrail kurulduğu günden bu yana acımasızca katliama maruz kalmakta. İsrail saldırısı ile her gün neredeyse ölen veya evleri başlarına yıkılan Filistinli haberini duymak mümkün.

Emperyalist güçlerin DAEŞ eliyle Irak ve Suriye alanında yaptığı katliamlar herkesin hafızasında canlılığını korumakta ve zaman zaman bu tür katliamlar hala daha olmaya devam ediyor.

2014 yılı Mayıs ayından beri devam eden Libya iç savaşında on binlerce sivil öldürülmüş durumda; ülke her an büyük çatışmalara ve felaketlere gebe.

Çin zulmü altında olan Uygur bölgesi, açık hava hapishanesi gibi. Burada ölen veya öldürülen insanların sayısı hakkında sağlıklı bilgi almak çok zor.

Afganistan’da Taliban saldırıları veya farklı çatışmalarla her gün ölen onlarca sivilin haberlerini duymak mümkün.

Dünyanın yeni kanayan yarası Keşmir, Asya’nın yeni Filistin’i olma yolunda. Keşmirliler, her an bir soykırım korkusu ile karşı karşıya bulunmaktalar.

Myanmar ordusunun Arakan Müslümanlarını vahşice katliamları daha yakın zamana kadar dünya gündeminin ilk sıralarındaydı. Elleri, ayakları veya herhangi bir uzvu vahşice kesilen sivil insanların görüntüleri…Hala bu zulüm devam etmekte.

Bu listeyi uzatmak ve moralleri epeyce bozmak mümkün.

Bu acıların, katliamların, açlığın, sefaletin, felaketlerin ve insanlık dışı hadiselerin tamamının görüldüğü coğrafya, Müslümanların yaşadığı yerler.

Bırakın Müslüman olmayı bir insan olarak bile, yukarıda bahsedilen ülkelerden her gün gelen parçalanmış çocuk, kadın ve yaşlıların görüntülerine tahammül etmek çok zor.

Sınırlarımızın hemen dibinden başlayarak uzanan coğrafyada insanlar ateş içindeyken bizim burada huzur içinde olmamız imkânsızdır.

Hem bir insan olarak….

Hem bir Müslüman olarak…

Hem komşu bir ülke olarak…

Ve hem de felaketlerin yaşandığı coğrafyalara huzur ve medeniyet vadederek geldikten sonra buraları cehenneme çevirenlerin asıl hedefinin Türkiye olacağını bildiğimiz için huzur içinde olmamız mümkün değildir.

Mazlumların tek hamisi Türkiye’dir.

Acı içinde kıvranan insanlar yanı başımızdayken, onları duymazlıktan gelemeyiz.

Türkiye olarak hem güçleneceğiz ve hem de zulme maruz kalanların yardımına yetişen ilk ülke olmaya devam edeceğiz.

Tarihin bize verdiği sorumluluk büyüktür.