Çocukları en iyi okullara göndermek için uğraş verelim. Onları dershanelere gönderelim, onların özel ders almalarını sağlayalım.
Onları odasına kapatalım, yemeğini, suyunu odasına bırakalım.
Misafirliğe gitmeyelim, evimize misafir almayalım.
Onun ders çalışmasını engelleyecek ne kadar uyarıcı varsa hepsini ortadan kaldıralım.
Sınavdan söz edilmeyecekse hiçbir sohbete dahil etmeyelim onları.
Arkadaşı da olmasın, arkadaş boşa geçirilen zamandır.
Sınava hazırlık dışında herhangi bir kitap almasın eline, ola ki gözü kayar falan, odasından çıkaralım başka türlü kitapları.
Pencereleri sağlam kapatalım, yağmurun sesini duyar da gevşerse ders çalışamaz aman...
Kışın oda sıcaklığına dikkat edelim...
Eskiden olsaydı bu örnekler daha da artardı!
Koyun, inek otlatma, bağ bahçe işleri falan.
Allah'tan hepimiz şehir hayatı yaşıyoruz da bunlara gerek kalmadı.
Bu mudur?
Evet! Budur!
Çocuklarımızın en iyi okullara gitmesi için uğraş veriyoruz. Kolay mı?
Zor tabi.
Peki ne oluyor iyi okullardan mezun olanlar?
Üniversite diploması olmayan genç kaldı mı etrafımızda?
Bırakın gençleri, orta yaş grubu insanlarımız bile açıköğretim, uzaktan eğitim aracılığıyla üniversite diploması aldılar.
Ne oldu peki?
Diplomalı işsiz birikti.
Tabiri caizse bir çocuğu ite kaka üniversiteye göndermenin kime ne faydası olacak?
O çocuğa ''dört yıl geç işsiz kal'' demenin Türkçesi değil midir bu durum?
Devletin de, velilerin de ''okumaya gönlü olmayan'' çocuklar için acil eylem planı yapması gerekiyor.
Üniversiteli işsizlik ileride patlayacak.
Bunun toplumsal yönden büyük bir çözülmeye sebep olacağı aşikar.
Evlenenler sayısında düşüş yaşanıyor zaten, işsiz insanların evlenince başına geleceği olumsuzluğu herkes bilir...
Bir nesil heba oldu, bir neslin daha heba olmaması için, ciddi çözüm yolları gerekiyor.
Yirmi yaşına kadar okuldan eve, evden okula giden insanların okul bitince hayata atılması, sudan çıkmış balığa benzemez mi?