Lübnan Başbakanı Necip Mikati, önceki gün Beyrut’ta Lübnan Parlamentosu Başkanı Nebih Berri’yle görüştükten sonra düzenlediği basın toplantısında savaşa engel olmak için diplomasiden başka seçeneklerinin olmadığını söyledi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararına işaret eden Mikati, kararı uygulamaya ve orduyu Litani Nehri’nin güneyine göndermeye hazır olduklarını açıkladı.
Litani Nehri’nin güneyi şu anda tamamen Hizbullah’ın askerî kontrolü altında.
BMGK kararının uygulanması, örgütün Litani Nehri’nin kuzeyine çekilmesi ve İsrail’in ateşkes için ileri sürdüğü bir şartı kabul etmesi anlamına geliyor.
Lübnan Başbakanı konuyla ilgili açıklamalarını Hizbullah’ın onayını almadan mı yoksa aldıktan sonra mı yaptı?
Hizbullah ile konuşup onayını almadan yaptıysa örgüt, Litani Nehri’nin kuzeyine çekilmeyi kabul edecek mi?
Kabul etmezse BMGK kararının uygulanması için ordu yine bölgeye gönderilecek mi?
Böyle bir dönemde Lübnan hükûmetinin Hizbullah’ı Litani Nehri’nin güneyinden zorla çıkarmak için orduyu bölgeye göndermesi ve orduyla örgüt arasında çatışma yaşanmasını göze alması kesinlikle mümkün değil.
Mikati başkanlığındaki hükûmette Hizbullah üyesi bakanların bulunması ve Lübnan Başbakanı’nın açıklamalarını örgütün müttefiklerinden Berri’yle bir araya geldikten sonra yapması da ikinci ihtimali güçlendiriyor.
Dolayısıyla Lübnan Başbakanı’nın o öneriyi Hizbullah’ın onayıyla ve bilgisi dâhilinde yaptığı söylenebilir.
Liderini kaybeden, üst düzey komutanlarının neredeyse tamamı öldürülen ve sahibi tarafından yalnız bırakılan örgütün mevcut koşullarda bazı tavizler vererek ayakta kalmaya çalışması gayet normal.
İranlı yetkililerden gelen açıklamalar, İran’ın Filistinli direniş gruplarına ya da Hizbullah’a destek amacıyla savaşa müdahil olmayacağını gösteriyor.
Savaşa girmenin yol açacağı devasa yıkımın farkında olan Tahran’ın birinci önceliği İran’ı mümkün olduğunca savaştan uzak tutmak.
Dolayısıyla Hizbullah’ın İran’dan medet ummayı bırakıp başının çaresine bakması gerekiyor.
Ancak örgütün Litani Nehri’nin kuzeyine çekilmeyi kabul etmesi de zafer sarhoşluğuyla işgal iştahı iyice kabaran Netanyahu’yu durdurmaya ve İsrail’in kara operasyonu gerçekleştirmesini engellemeye yetmeyecek gibi görünüyor.
Önceki gece Lübnan’a kara operasyonu başlatan İsrail artık ateşkes için örgütün silahsızlandırılmasını da şart koşuyor.
Ayrıca işgal askerlerinin sınırı geçip Lübnan topraklarına girmesi 1701 sayılı BMGK kararının uygulanma ihtimalini şu an için ortadan kaldırdı.
Örgütün önünde İsrail ordusuyla savaşmaktan başka seçenek yok.
İsrail’in Lübnan’ı işgali, kara operasyonunun “Hizbullah’ın askerî altyapısına yönelik” ve “sınırlı” olacağını söyleyen ABD tarafından destekleniyor.
Fakat Biden yönetimi Netanyahu’nun sınırlı bir operasyonla yetinmeyerek işgali genişletmesinden kaygı duyuyor.
İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde bir yıldır sürdürdüğü katliamlar da sınırlı bir operasyon adı altında başlamıştı.
İşgal güçlerinin karadan Lübnan topraklarına girmeleri, Hizbullah’a liderinin ve komutanlarının intikamını alma fırsatı veriyor.
Örgütün bunu ne kadar değerlendirebileceğini önümüzdeki günlerde sahada yaşanacak gelişmeler gösterecek.