İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçen gün yaptığı açıklamada Gazze Şeridi’nde şu aşamada kalıcı ateşkes istemediğini açıkça dile getirdi.

İsrailli esirlerin bir kısmını daha kurtarmak için Hamas’la yalnızca “kısmi bir ateşkes anlaşmasına” varmaya hazır olduğunu ancak ateşkesten sonra savaşın hedefine ulaşması için “kaldığı yerden devam edeceğini” söyledi.

Savaşın nihai hedefini de “Gazze’deki Hamas yönetimini kökünden söküp atmak” olarak açıkladı.

Netanyahu’nun söylediği yeni bir şey değil.

İsrail’in ve ABD başta olmak üzere müttefiklerinin savaşın başından bu yana en büyük hedefinin Gazze’deki Hamas yönetimini ve direnişi sona erdirmek olduğu biliniyor.

Kalıcı ateşkes ilan edilip savaşın sona ermesinin ardından “Gazze’yi kimin yöneteceğine” dair aylardır yapılan tartışmalar boşuna değil.

Netanyahu’nun açıklamaları savaşı bitirmek istiyormuş gibi görünen ABD Başkanı Joe Biden’ı ve Amerikalı yetkilileri yalanlar nitelikte.

Biden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından da desteklenen kalıcı ateşkese dair önerisinin “İsrail tarafından kabul edildiğini” iddia etmiş ve Amerikalı yetkililer de Hamas’ı öneriyi “kayıtsız şartsız onaylamaya” davet etmişlerdi.

İsrail Başbakanı her ne kadar kısmi ateşkes ve savaşın devamıyla ilgili pazar günü yaptığı açıklamadan pazartesi günü çark ederek “Biden’ın önerisine bağlıyız” dese de gerçek tam tersi.

İsrail Başbakanı’na Washington’dan “Hamas’a masada kurulmaya çalışılan tuzağı bozmaması” yönünde uyarı gelmiş olması kuvvetle muhtemel.

Bu vesileyle, genelde Filistin sahasındaki ve özellikle de Gazze Şeridi’ndeki durumun daha iyi anlaşılması için bazı hususların altını çizmek gerekiyor.

İsrailli askeri ve sivil yetkililer ile siyasiler arasında görüş ayrılıkları olduğu doğru.

Siyasi çıkar çatışmaları kapsamında değerlendirilebilecek bu ihtilaflar, birbirlerini oldukça sert bir şekilde eleştiren İsrailli liderlerin Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ten çekilmeyi reddetme gibi konularda görüş birliği içinde olmalarını engellemiyor.

Farklı düşünenler olsa da azınlıktalar.

Netanyahu başkanlığındaki hükümette yer alan fanatik isimlerden Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, özel bir görüşmede yaptığı ve medyaya sızan konuşmasında İsrail hükümetinin Batı Şeria’nın yönetilme şeklini değiştirmek ve “ilhak ile suçlanmadan” bölgedeki kontrolünü sağlamlaştırmak için gizlice çaba gösterdiğini, nihai amaçlarının “Batı Şeria’nın Filistin devletinin bir parçası olmasını engellemek” olduğunu söylemişti.

İsrail’de “Yahuda ve Samarra” olarak adlandırılan Batı Şeria’nın ilhakını isteyen sadece Smotrich gibi fanatikler değil.

Gazze Şeridi’nde tutulan esirlerin ve kara operasyonuna katılan askerlerin aileleri hükümetten çocuklarının evlerine dönmelerini sağlanmasını istiyor ve günlerdir protesto gösterileri düzenliyorlar.

Ancak birçoğu esirler döndükten sonra savaşın devam etmesine ve Gazze Şeridi’nin havadan vahşice bombalanmasına karşı değil.

Kısacası, “Netanyahu kötü, diğerleri iyi” düşüncesi yanlış.

İsrail hükümeti, muhalefeti ve toplumu için de aynı şey geçerli.

Gazze Şeridi’nde savaşın sona ermesinin ve Filistinlilerin meşru haklarını elde etmelerinin yolunun İsrail’de hükümet değişikliği ve müzakereler olmadığı kesin.