Söz konusu olan şey sahip olduklarımsa ve benim olduğuna inanırsam “Her zaman ben” derim, niye başkası ile paylaşayım? Maddi açıdan düşünecek olursak, insanın elindekini koruma, sahip çıkma, daha çoğunu elde etme, hatta yığma, onunla övünme ve kendisini biriktirdikleriyle tanımlama gibi iyi hissettiren şeyler varken, ben niye zor olanı, paylaşmayı, elimdekinin beni üstün gösteren hissiyatından vazgeçerek vermeyi tercih edeyim?
Ya elimdekilerin sahibi “Ver” diyorsa?
Varsayalım ki ben bir manavda çalışan işçiyim. Manavın sahibi bana, “Bu tezgâha gelip de sattığın ürünlerden isteyen olursa ver, sen de evine götür, misafirlerine ikram et, hediye et fakat çürütüp atma. Sattığın zaman parasının hepsini kendine alma, benim adıma ihtiyaç sahiplerine ver. Bu dükkân ve içindekilerin hepsi bana ait. Sen de sadece emaneti yöneten bir çalışansın. İhtiyacından fazlasını vermeni istiyorum. Vermezsen hesabını sorarım” dediyse, ben de çok azını verip kalanını satarak kazancın hepsini benim sayıyorsam, “Ver” emrini hesaba katmıyorsam ne olacak? Benim emanetçi olduğum gerçeğini unutmam, mülkü benim yapar mı? Hesap vermemi engeller mi? Allah (c.c) benim Kendisini hatırlamam, bu dünyadaki var oluş gayemi, rollerimi, sorumluluklarımı, sınırlarımı ve bu dünya için anlamımı hatırlatmak için her gün beş defa kendisi ile buluşmaya ve sözleşmemizi hatırlamaya davet ediyor. Gitmiyorsam bu benim sorumluluğumu düşürür mü? “Kitap gönderdim oku, Peygamber gönderdim dinle” diyorsa, ben halâ “Bilemedim” diyorsam, bu mazeret geçerli sayılır mı?
Verme fiilinin kendisi insanı onarıyor ve kazandırıyorsa?
Bilinçlendikçe karanlık yönlerimiz aydınlanır. Mülkün sahibine olan sorumluluğumuz ve konumumuz netleşir. Severek, isteyerek hatta vermeyi nasip ettiği için şükrederek veririz.
“O (Allah (c.c)) ki, ölümü ve hayatı, hanginizin amel bakımından daha güzel olduğunu imtihan etmek için yaratmıştır…” (el-Mülk, 2)
“O (takva sahipleri) ki, bollukta da darlıkta da Allah (c.c) için infak ederler (harcarlar)…” (Âl-i İmrân, 134)
“…(Rasûlüm!) Sana (Allah (c.c) yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. «İhtiyaç fazlasını.» de…” (el-Bakara, 219) buyuruyor.
“Mallarını Allah (c.c) yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, işte onların Allah (c.c) katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Bakara 262)
“Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eza gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah (c.c) hiçbir şeye muhtaç değildir, hilim sâhibidir.” (Bakara 263)
“Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez”.(Bakara 269)
Ya İlâhi, Sana göre düşünerek akıllarımızı ve gönüllerimizi, Sana göre yaşayarak hayatımızı temizlememize yardım et. Sen yardım edenlerin en hayırlısısın.