Bu milletin yok etmenin dinini yok etmekten geçtiğini bilen gâvurlar, tarihin her döneminde dinimizi elimizden almak için çeşitli yollara başvurdular, başvuruyorlar. Biz bugün içinde dini yıpratmaya yönelik her kitabın, konuşmanın, hareketin bir “proje” olduğu konusunda hemfikiriz. Çünkü tarih bize bunu öğretti. Hiçbir zaman başaramadılar ama hiçbir zaman da vazgeçmediler. Hristiyan misyoner, dinler arası diyalog çalışanı Fetullah Gülen; insanımızın dinini elinden almaya çalışırken karşısında “Allahu ekber” diyen yiğitleri buldu.

****

Türkiye’ye gelen misyonerler, insanımızı Hıristiyan yapmak için veya İslam’dan vazgeçmemiz için uğraşmadılar. Sonuçsuz olacağını biliyorlardı. Kendi işlerine uygun olan bir İslam istiyorlardı. Bunun için projeler geliştirdiler. Örneğin Manevi Cihazlandırma Derneği… Derneğin amacı komünizmle mücadele etmek ve bunun için maneviyatı yükseltmek… Ama hangi maneviyat? Onların istediği gibi bir maneviyat olacaktı bu… (Bu konuya ayrı bir yazıda detaylı şekilde değineceğiz inşallah.) Bize hakikatten uzak bir İslam tanıttılar ki, kendiliğimizden İslam ruhumuzu kaybedelim! Özellikle hadis ve sünnet bağlamında, İslam’ın içini boşaltmaya, zihinleri karıştırarak kirletmeye başladılar. Hadisler güvenilir mi, kutuplarda oruç tutulur mu gibi sorularla zihinler kirletildi. Ve işin kötüsü bu tuzağa düşen insanlarımız akıl hocalarının kim olduğuna bakmadılar…

****

Proje demiştik. Akıl hocaları önemliydi çünkü hep İslam dışından insanlar oluyorlardı. Bunlardan biri, belki de en önemlisi Goldziher…

***

1850-1921 yılları arasında yaşadı Goldziher. Macar asıllı bir Yahudi idi. Batı Avrupa’da Modern İslami İlimleri’nin kurucusu olarak görülüyor. Goldziher İslam’ı anlattı, özellikle hadisleri… Ama nasıl?

***

Goldziher hadislere iyimser bir güven yerine aşırı şüpheci yaklaşılmasının doğru olduğu görüşündeydi. Çünkü ona göre hadisler; Hz. Muhammed’e (sas) ait sözler değildi, sonraki nesillerin dini görüşlerinin hadis formatına sokularak Peygamberimize isnat edilmesiydi. Aslında sünnet Arapların atalarının geleneklerine bağlılığının İslam’a yansımasıydı. Bu yüzden de şüpheci bir şekilde ele alınmalı ve araya mesafe koyulmalıydı. Çünkü zamanla hadis ve sünnet, Kuran ile eşit seviyeye çıkarılmış, sonrasında da hadisler Kuran’ın önüne geçmiştir. Kuran da bu yüzden ihmal edilmiştir. (Bugün Yahudi Goldziher ile bu görüşü paylaşanlar; Edip Yüksel, İhsan Eliaçık, Caner Taslaman, Emre Dorman, Mustafa İslamoğlu, Abdülaziz Bayındır.)

Goldziher’e göre hadislerin uydurulmasının çeşitli nedenleri vardı. Her fırka, her mezhep kendi görüşüne ve çıkarına göre hadis uyduruyordu. Bazıları da, Goldziher’in tabiriyle hadis avcıları; masum dindar insanlara böbürlenmek için hadis uydurmuştu. Bazıları da bunu iyi niyetten yapmıştı. İnsanların dindarlıktan uzaklaştığını görmüş, salih ameli teşvik için; Hz. Muhammed’e (sas) isnat etmenin zarar vermeyeceğini düşünerek hadis uydurmuştu! Hadis usulünü yalan söyleme usulü olarak görüyordu Goldziher. (İslamoğlu, daha geçtiğimiz günlerde açık açık bunu dile getirdi.)

Goldziher, özellikle Ebu Hureyre’yi bu konuda çok tehlikeli buluyordu. Daha hayattayken bile onun hadislerinden şüphelenildiğini söylüyordu. (M. İslamoğlu da, Ebu Hureyre için “kripto kimlik”, “Yahudi misyoner”, “hadis yumurtladı, uydurdu” demiş; bu konuşmasında kötülemek için Ebu Hureyre’den rivayet edilen “Kim benim yerime yalan söz uydurursa cehennemdeki yerini hazırlasın” hadisini söyleyerek büyük bir çelişkiye düşmüştü.)

Goldizher’e göre evliya kültürü, Kur’an okumanın sevap olması, ölülere Kur’an okunması, 33 tespih, namazın beş vakit olması, misvak kullanmanın sevap olması, Peygamberimizin gösterdiği mucizeler ve şehit ve kavramı uydurmadır; Yahudilik ve Hıristiyanlıktan alınmıştır. (Bugün bunlara uydurma diyenlerin ismini tekrar zikretmeme gerek yoktur sanırım.)

****

Mürşidi Peygamber olmayanın, kılavuzu Goldziher olur!