Yaşadığımız salgın ekonomi ile birlikte en fazla eğitimi olumsuz etkiledi. Ekonomideki sıkıntılar kısa vadede atlatılabilir fakat eğitimdeki ufak bir boşluk uzun vadeli ve tamiri zor sıkıntılara yol açacaktır. 2020 Mart ayından bu yana yüz yüze eğitim çok az gerçekleştirilebildi. Eğitimde değil bir yıl bir günün bile ne denli önemli olduğunu biliyoruz.

Çünkü eğitim sistemimiz birbiri üzerine inşa edilen bir müfredata sahiptir. Uygulanan müfredatın temel özellikleri; öğrenmeyi yapılandırma, geliştirme, öğrenmeye rehberlik etme, kendi kendine öğrenme ile destekleyici ölçme/değerlendirme şeklinde sıralanabilir.

Nitekim dağıtılan ders kitaplarının içeriklerine bakıldığında genelde amaç ve girişle konuya ilişkin genel bilgi verilir. Buna bağlı olarak üniteyi geliştirip öğrenmeyi yapılandırır. Tüm bu planlamada her konu bir önceki konunun üzerine bina edilir. Dolayısıyla herhangi bir üniteye dair eksik bir kazanım sonraki konuların kavranmasında zorluk oluşturacaktır.

Salgın döneminde uzaktan eğitim yoluyla verilmeye çalışılan müfredatın yüz yüze eğitime göre planlandığını akılda tutmamız gerekiyor. Bir yılı aşkın süredir milyonlarca öğrenci uzaktan eğitimle veya telafi eğitimleriyle eksiklerini tamamlamaya çalışıyor. Lakin uzaktan eğitimlere katılım oranının oldukça düşük ve verimsiz olması tüm eğitimcilerin malumudur.

Bu sebeple son bir yıldır hiç eğitim verilmemiş gibi 2021-2022 döneminin planlanmasında fayda var. Milli Eğitim Bakanlığı’na önerimiz 2021-2022 eğitim yılının birinci döneminde hızlandırılmış eğitimle 2020 yılı müfredatının yeniden yüz yüze verilmesidir. İkinci dönemde ise yine hızlandırılmış eğitimle 2021-2022 müfredatı verilebilir. Bu yapılmadığı takdirde kazanımlar eksik kalacak ve ortaya kayıp bir nesil çıkacaktır.

Sonraki aşamada ders kitaplarının ve ders materyallerinin uzaktan eğitime göre güncellenmesi gerekiyor. Özellikle müfredata göre elektronik kitap ve etkileşimli materyallerin geliştirilmesi bir zorunluluktur. Çünkü yaşanan salgınla birlikte eğitime dair yaklaşımlarda köklü değişiklikler oluşmuş durumda. Uzaktan eğitim bu yıldan sonra eğitimin önemli parçası haline gelecektir.

Bu paradigma değişikliği beraberinde yeni bir müfredat, sıkı takibe dayalı zorunlu uzaktan eğitim modülleri ile sarmal ve eklektik eğitim anlayışını getiriyor. Çünkü isteğe bağlı yürütülen uzaktan eğitime katılım, zorunlu olmadıkça düşük kalacaktır. Özellikle orta öğretimde bu sıkıntı had safhadadır. Kendimizi kandırmaya gerek yok. Geçen bir yılı yok sayarak yeni dönemde bir önceki yılın yeniden verilmesi bir neslin kaybolmasını önleyecektir.

Bu aşamadan sonra müfredat ve ders kitapları; bireysel değerlendirmeyi dikkate almalı, konuşma diliyle yazılmalı, zor konulara dikkat çekmeli, esnek bir içeriği olmalı, öğrenciyi aktif hale getirmeli, özet bilgiler sunmalı, ilgiyi uyandırmalı, içeriğin aktarımında birden fazla yol izlemeli, ihtiyaca göre yeniden planlanmalıdır.

Mevcut ders kitapları akademik dili, yoğun içeriği, tek bir yöntemi benimsemesi, öğrenciyi pasif konuma düşürmesi gibi sebeplerle uzaktan eğitim modeline uygun değildir. Verimli bir uzaktan eğitimin ön şartı ise her öğrencinin gerekli teknik alt yapıya sahip olmasını sağlamaktır. Bakanlığımızın kitap basımı yerine elektronik yayınlara yönelerek elde edeceği tasarrufu bu alt yapının (ücretsiz internet ve tablet) sağlanması için kullanabileceğini düşünüyorum.