20. yüzyılda yasama, yürütme ve yargıdan sonra geleneksel medya toplum üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Onun için medyanın demokrasilerde 4. Kuvvet olduğu vurgulanırdı. Ancak 21. yüzyılda dijital medyanın devreye girmesiyle birlikte tabiri caizse medya medya olmaktan çıktı. Teknolojik devrim medyayı alt üst etti. Geleneksel yayın organları hızla güç kaybederken yeni medya düzeninin ne olacağı konusunda da büyük bir belirsizlik yaşanıyor.
Herkesin gazeteci olduğu, haberlerin ışık hızıyla dünyanın her yerine ulaştığı kaotik enformasyon düzeni içinde sosyal medya, dijital medya, yeni medya adıyla onlarca farklı mecra hayatımıza girdi. İşin kontrolü, geleneği, hiyerarşisi, ekonomisi, meslek düzeni kaybolmuş durumda. Medyayı elinde bulunduran güçler yerlerini korumak için büyük mücadele veriyorlar. Diğer taraftan kontrolü eline geçiren “tüketici” okuyucu, izleyici yeni bir oyuncak keşfetmiş durumda. İnsanlar bir şeyleri birilerine, bir yerlere ulaştırmanın hazzıyla adeta başları dönmüş, çılgınca paylaşım peşindeler. Öz çekim yaparken uçurumdan yuvarlananlar, paylaşım telaşıyla direklere, araçlara çarpanlara rastlıyoruz.
Yeni medya düzeni ya da düzensizliği insanlığın sınırlarının yanı sıra toplumların ve ülkelerin de sınırlarını zorlamaya başladı. İnsanlık adına mahremiyet kalmadı. Özel alan, özel hayat diye bir şey söz konusu değil. Bu düzen ülke sınırlarını da zorluyor. Eğer bu durum devam ederse yakında milli devletlerin sonu gelecektir. Haberlerin kaynağına ulaşmak ve de doğruluğunu anlamak imkânsız hale geldi. Sanal âlemde karşınızda gerçek muhatap bulmazsınız. Bir dakika önce kurduğunuz yalan cümlesine onlarca talep çıkınca kendi yalanınıza inanmaya başlıyorsunuz.
Twitter, Facebook, Instagram, WhatsApp, Youtube ve daha nice dijital mecra dünya hâkimiyetini tek taraflı olarak ele geçirmiş görünüyor. Bu oluşumlara karşı yerel ve bölgesel çabalar çok işe yaramıyor. Küresel ağları ellerinde bulunduran Amerikan şirketleri sanal dünyanın hâkimleri olarak genişlemeyi, büyümeyi sürdürüyorlar.
Adeta Amerikan otobanında farklı araçlarla medya yapılanmaları oluşuyor. Bu yapılardan bir tanesi de YouTube üzerinden yayıncılık yapmak. Cep telefonuyla çektiğiniz görüntülerle kendi televizyon kanalınızı kurabilirsiniz. Özellikle gençler için artık klasik medyanın çok anlamı yok. Onlar bütün olup biteni sosyal medya üzerinden takip ediyorlar. Bunun farkına varan büyük devletlerin resmi ve özel yayın organları geleneksel mecraların yanı sıra dijital medya üzerinde de yapılanarak yumuşak güç denen imkânı da kullanmaya başladılar.
Son günlerde iki önemli yayın hareketine şahit olduk. Bunlardan birisi İngiltere’nin köklü gazetelerinden Independent Suudi Arabistan sermayesi üzerinden Türkçe yayın yapmaya başladı. Kulağınıza nasıl geliyor; İngiltere, Suudi Arabistan, Independent, Türkçe, Türkiye…
İkinci önemli hareket daha dikkat çekici: Alman kamu yayın kuruluşu Deutsche Welle’nin öncülüğünde, BBC, France 24, Amerika’nın Sesi (VoA) desteğiyle YouTube üzerinden yayına başlamasıdır. +90 isimli kanal “tarafsız gündeme bağlan” sloganıyla yayında. 4 ülkenin resmi devlet kanallarının oluşturduğu kanalın sloganı tarafsız gündeme bağlan! Hangi tarafsız gündem? Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Emperyalizmin ayak sesleri mi bunlar? Bütün bu soruların cevaplarını bal gibi biliyor bu kanalların sahipleri. Cevapları bilmeyenler bu emperyalistlerin paketlenmiş zehirleri şifa niyetine yutan Anadolu’nun saf evlatları ve yarı cahil aydınlardır.
Kendi yerli medyamızın perişan hali de bu adamları cesaretlendiriyor. Her yönden dökülen medya gâvurların iştahını kabartıyor. E artık titreyip kendimize gelme vakti gelmedi mi?