Üçüncü Manas Forumu Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te düzenleniyor. Forumun bu yılki başlığı: Küresel Siyasette Bölgeselleşmenin Yükselişi ve Türk Devletleri Teşkilatı”. Bu önemli konuyu akademik anlamda masaya yatırıp tartışmak ve tebliğler sunmak üzere çok sayıda ilim adamı Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinde bir araya geldi. Türk devletlerinin siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkileri güçlendirmek üzere üst kurumlar oluşturması geç kalınmış olmakla beraber çok önemli iş birliklerini ifade ediyor.

Bölgesel iş birliklerine en iyi örnek Avrupa Birliği’dir. Aynı dili konuşmayan, aynı ırka mensup olmayan ve birbirleriyle yıllarca savaşmış milletlerin bir araya gelerek küresel güç oluşturması takdire şayan bir durumdur. Bu birlik 70 yıllık bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Aynı dili konuşan, aynı dine ve ırka mensup bir milletin, küçük zayıf devletler hâline gelmesinin zararı kendilerine, faydası ise düşmanlarınadır. Nitekim bu durum, Türk milleti için geçerli olduğu kadar Araplar açısından da benzerdir. 

300 milyon Türk, farklı yedi devletin vatandaşı olarak yaşarken 400 milyon Arap da onlarca devletin vatandaşıdır. İş birliklerinin belirleyici olduğu küreselleşen dünyada bu dağınıklığın bedeli ağır ödeniyor. Sonuç olarak İsrail, dünyanın gözü önünde Filistin’de soykırım yapıyor. Ne Türk, Arap ne de İslam dünyası bir şey ifade etmiyor. Peki İsrail kimden güç alıyor? Elbette Amerika Birleşik Devletleri’nden, Avrupa Birliği’nden aldığı gözü kapalı destekle bu katliamları sürdürüyor.

Bu noktada Manas Destanı durumumuzu en iyi şekilde anlatıyor. Manas’ın, Kırgızların birliği adına verdiği mücadeleyi 21. yüzyılda “Türk Birliği” ve “İslam Birliği” için vermemiz lazım. Küçük devletlerin dünya politikalarını belirleme imkânı yoktur. Çok yavaş ve zayıf adımlarla yol almak kolay olmaz. Daha cesur, kararlı adımlarla Türk Devletleri Teşkilatı'nı güçlendirmeliyiz. Astana’da toplanacak liderlerin, birliğin gücünü ortaya çıkaracak kararlar almasını bekliyoruz. Karara bağlanmış konularda bir an önce eyleme geçilmelidir. Türk devletlerinin güçlü liderlerinin elinde bu irade vardır. Gün bugün, saat bu saattir ve dünya konjonktürü de buna müsaittir. Çok umutlu olmamakla beraber aynı dilekleri Müslüman devletler için de diliyorum.

Sadece liderlerin bir araya gelip fotoğraf vermesi yetmez; siyasi bütünlüğün yanı sıra ekonomik ve kültürel bütünlüğün de sağlanması gerekir. Böyle bir birlik ne anlama geliyor biliyor musunuz? Dünyada zalimlerin, mazlumlara zulmetmesinin önünün kesileceği anlamına geliyor. Türkler, yeryüzüne adalet dağıtarak insanlığın barış içinde yaşamasının teminatı olmuş bir millettir. Bugün yeryüzünde birçok ırk, dil, millet varlığını Türklerin adaletine borçludur.

Sağlam irade gösterilirse “Türk Birliği” için öyle 70 yıl gibi bir süreye ihtiyaç yoktur. Bunun için 30 yıl yeter de artar bile. Dil, din, ırk birliği var zaten. Bunlar için çok büyük çaba harcamaya gerek yoktur. Dil için yeni, ortak ve kolay bir alfabe birliğine ihtiyaç var. Konuşmalarda lehçeden ve birbirinden uzun süre ayrı kalmaktan kaynaklı bazı farklılıklar oluşmuş ancak bunlar aşılamayacak engeller değildir. Türkiye Türklerinin Batılılaşarak kısmen kaybettikleri “güzel Türkçeyi” kardeş lehçelerden kısa zamanda tamamlamak mümkündür. Yazıyı iki manidar kelimeyle bitireyim; Türkmenler resepsiyona “kabulhane”, tuvalete “ihtiyaçhane” diyorlar. Ne dersiniz, daha uygun ve daha anlamlı değil mi?