Eskiden İslami kesimce kitapları çokça okunan daha sonra “The Cemaat” ile yoldaş olup onlarla hemhal olan Ali Ünal FETÖ davasında itirafçı olmuş.

Nerede bir uçkur davası var, bir bakıyorsunuz Fetullah Gülen orda.

İtiraflarını okuduğumda Fetullah Gülen’in yine bir uçkur davasına müdahil olduğunu görmek aslında beni pek de şaşırtmadı.

FETÖ elebaşına en yakın isimlerden Ali Ünal, Gülen’in zaman zaman bazı önemli kişilere mektuplar gönderdiğini Tibet’in ruhani lideri Dalai Lama’nın bunlardan biri olduğunu, Ayrıca “Bill Clinton’a (eski ABD Başkanı) da bir mektup yazıldığını biliyorum” demiş. Monica hadisesinden dolayı bir teselli mektubunu sıradan inzivadaki hasta ve emekli bir vaiz niye yazsın ki, ne işi olur ki?

Gülen’in müdahil olduğu uçkur davaları saymakla bitmez aslında.

Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kasetinin çıktığı dönemde de Deniz Baykal’a okyanus ötesinden üzüntülerini bildirmiş ve bu seks kaseti ile alakalarının olmadığını söylemişti

Baykal’ın “İnandım. İkna oldum. Hassasiyetine teşekkür ederim”  demesi de hala aklımızda.

Ayrıca “Bir alüfteye gidecek olan bir zata” aldığı özel istihbaratlar neticesinde ta okyanus ötesinden anında müdahale etmemiş miydi?

Hasta olan, Amerika’da münzevi bir hayat yaşayan emekli bir vaizin tüm bunlara anında müdahil olması ve hemen her şeyden bir devletin istihbarat teşkilatı başkanından daha fazla bilgiye sahip olması ne ile izah edilir?

Hatta hiç unutmam F.Gülen’in yattığı yer diye sıradan bir oda ve yatak resmi paylaşılmıştı.

Orada benim en çok dikkatimi çeken şeylerden biri yatağın hemen yanı başında “kâğıt imha makinesi”nin bulunmasıydı.

Dünya malı ve mülkü ile ve de hiçbir makam ve mevki ile en ufak bir alakası olmayan inzivaya çekilmiş yaşlı ve hasta bir emekli vaizin odasında ne olur? Tespih, seccade, ilaçlar ve olsa olsa başucu bir kaç kitap.

Böyle bir insanın normal şirketlerde dahi ihtiyaç duyulmayan kâğıt imha makinesine başucunda neden ihtiyacı olsun ki?

Hemen her konuda kendince önemli gördüğü kişilere mektuplar göndermeyi bir adet haline getiren (28 Şubat döneminde General Çevik Bir’e gönderdiği mektubu da unutmayalım) FETÖ elebaşı Gülen ve avanesi bunca olan bitene rağmen hâlâ “binde birini bile tanımayız, yaşanan onca şeyle bizim hiç bir alakamız yok” diyebiliyor ya pes doğrusu.

Aslında hâlâ bunlara inanan ve söylediklerine itibar eden ve de bunları referans olarak kullananlara pes demek lazım.

Güzellikler sizinle olsun…