“Bilge Başkan” diye pazarlanan 0.68’lik Karamollaoğlu, Yılmaz Özdil’in “Yemeni devrimi yaşanıyor” diye pazarladığı suikastlar kraliçesi Akşener ve Kılıçdaroğlu’nun “Gel bakalım Muharrem” diye ‘ince’den tasfiye ettiği Muharrem İnce üçlüsünün kurdukları maksatta ittifak birliğinin maksadı ne?..
“Erdoğan düşmanlığı” maksat değil o ittifakın tutkalı. Bu düşmanlıkla yapıştılar birbirilerine ve 25 Haziran olunca o tutkal tutmaz artık. “Bunların nikâhı 3 ay, kan davası 6 ay sürer” diye boşuna demiyorlar. Ama asıl soru şu olmalı: “Maksadı ne bunların?”
FETÖ ve PKK mücadelesini geriletmek hatta durdurmak. Batı, bu iki çeteye büyük emek verdi. Çok para harcadı. Yeni değil en az 50 senelik emek bu örgütler. Bu çeteler Türkiye’yi hizada tutmak için işe yarıyorlardı. Batı’nın işine gelmeyen, onların hesaplarına ters düşen bir şey yaptığımızda bu ikisi tepemize binip bize haddimizi bildiriyordu. Çok abartırsak darbe olur, asılacaklar asılır; Türkiye raya girer işler çözülürdü. Bu iki çeteyi tekrar geri kazandırmayı vadediyorlar.
O yüzden ne beyannamelerinde ne demeçlerinde tek kelime FETÖ ve PKK terörüyle mücadele var. Bunların “Dünyaya açılacağız dediği” bu işte. FETÖ ve PKK yeniden güçlenecek ve Batı, Türkiye’ye karşı kendini güvende hissedecek. Türkiye’nin silah sanayinde rakip olmasına, enerjide bağımsız olmasına, kendi kararlarını verip Çin ve Rusya’yla ticari ilişkileri artırmasına karşı kendini güvende hissetmek isteyen Batı’ya “Sizin elinize PKK ve FETÖ kozunu yeniden vereceğiz” diyorlar. İşte tam da bu sebeple Avrupa’nın kapıları ardına kadar bunlara açık. İşte tam da bu sebeple AK Parti’nin Avrupa’da her faaliyeti yasaklı.
Hain mi bunlar? İstihbaratçılarla ve o sürekli toplanıp toplanıp dağıldıkları büyükelçilerle pazarlık yapıp “PKK ve FETÖ’ye yol vereceğiz” diye açık açık söz mü verdiler? Elbette böyle değil. Bu şekilde karikatürize edersek hata ederiz.
Korkaklar korkak. Askere giderken “Göze batma, öne çıkma, akıllı olduğunu belli etme, aptal gibi ol” diye telkin eden cahil mahalle ağabeyinin kafasını “diplomasi” olarak biliyorlar. “Batı’nın gözüne batmaya ne gerek var; ne güzel İsrail’den Heron alıyorduk niye İHA ve SİHA üretip dikkati üzerimize çekiyoruz” diyorlar. Kafalarındaki Türkiye, Batılı’nın ucuza tatil yaptığı Türkiye. Hepsi bu. Göze batmaktan, rakip olmaktan korkuyorlar. Bu korkularını da “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözüyle tevil ediyorlar. Bunların barış dediği, rekabet etmemek, söz dinlemek… İşte bu korkaklıkları yüzünden “FETÖ ve PKK ile mücadele edeceğiz” diyemezler. İşte bu korkaklıkları yüzünden “Yatırımları durduracağız” diyorlar. Yani “Haddimizi bileceğiz, geri adım atacağız, size yeniden teslim olacağız, rakip olmayacağız” diyorlar. Aslında Batı’ya yalvarma pozisyonundalar.
Ama gel gör ki; Türkiye şaha kalktı artık. “Bakan sayısı 20’den az olacak” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabine ve cumhurbaşkanı ile uyumlu çalışacak yeni bir sistemi, Ofis Sistemi’ni vadediyor. Yani eskisinden 10 kat daha hızlı rekabetçi cesur bir Türkiye vadediyor. Bakü’den Tiran’a kadar tren yolu ve otoban karması bir ticaret hattı kuruldu. Bakü, Hazar’a kıyı; Tiran, Adriyatik Denizi’ne… Yani… “Çin’den Adriyatik’e” işte budur. Bu, Türkiye’nin yeni nüfuz sınırlarıdır. Bu, kat kat artmış ticaret, bereket ve dünyayı yeniden tanımlayan özgüveni yüksek yeni nesiller demektir