Duvarlar neden örülürler ya da neyi sembolize ederler?
Bu sorunun cevabını, Gazze’yi esir eden İsrail’e ait o korku duvarına başka bir gözle bakınca daha iyi görebilirsiniz.
Ve sonra etrafınızda “güvenlik” için inşa edilmiş ama temelde korkuyu temsil eden ne kadar çok duvar olduğunu da fark edeceksiniz.
İsmet Özel’in, “Dünyaya gelmek saldırıya uğramaktır” sözünü de haklı çıkaran o savunma duvarları da dâhildir buna.
Duvarların sadece taştan ya da betondan olduğunu sanmayın.
İnsanların ya da devletlerin korkularının şekli, büyüklüğü ya da bilgi düzeyi duvarların biçimini de belirliyor.
Fakat neredeyse değişmeyen tek şey duvarları; korku ve endişesi olanların inşa ettiğidir.
Duvarlar sadece fiziki âlemde değildir.
Zira çoğu zaman geçit vermeyen, aşılamayan duvarlar zihinlerde örülür.
Yaşanan hayal kırıklıklarıyla içine kapanan insanın, dış dünya ile arasına ördüğü zihin duvarını aşmanın ne denli zor olduğunu, en iyi ruhu imar etmeye çalışan mütehassıslar bilir.
Ördüğü zihin duvarının ardında -kimse el uzatamadığı için- nice ruhlar, korkularının esiri olarak yitip gitmedi mi?
Evet, duvarlar korur ama aynı zamanda da sınırlar ve dışarıyla bağlantıyı tamamen kestiklerinde zayıf düşürür, hatta öldürürler.
Tüm ötekileştiriciler de misofobik ya da zenofobik bir hasta olarak ötekiyle aralarına zihin duvarı örerler.
Eğer ortada bir duvar varsa -şekli ne olursa olsun- mutlaka işaret ettiği bir güvenlik endişesi vardır.
Örüp içine girdiğimiz “barınak” duvarlarımız da dâhildir buna.
Tarihte öne çıkmış en uzun ve en yüksek surları, en güçlü imparatorluklar inşa ettiler.
Bunun sebebi; korkularının, kaybedecekleri kadar büyük olmasıydı.
Diğer neden ise karşılarında kaybedecek bir şeyi olmayan göçebe ama onların “barbar” dediği savaşçıların olmasıydı.
En büyük kaleler ve en büyük surlar, düşmanı çok olan bu en büyükler tarafından inşa edildi.
Roma İmparatorluğu, kâbusu olan kuzeyli barbarlardan korunmak için önce Gask Ridge’i sonra Hadrian Duvarı’nı -117 km- ve daha sonra da Antonine Duvarı’nı inşa etti.
Batı Roma İmparatorluğu’nun bütün tedbirlere rağmen kuzeyden gelen barbar kavimler tarafından yıkılması, korkularının haksız olmadığının delilidir.
Uzaydan bile görüldüğü iddia edilecek kadar büyük -yaklaşık 20 bin km- başka bir duvarı da Çin İmparatorluğu ördü.
Onların korkuları da göçebe Türk kavimleriydi.
Korku ne büyükmüş ki, duvar da o kadar büyük ve uzun olmuş.
Bugün örülen duvarların çoğu, adaletsiz dünyanın ve sömürenlerin kendi topraklarında aç bıraktığı ya da vekalet savaşlarıyla yok etmek istediği göçmenler için örülüyor.
Lazer duvarlardan elektrikli olanlarına kadar envaiçeşidi var bu duvarların.
Burada da talep gören en zengin ve müreffeh ülkeler olduğu için duvarların en büyüğünü onlar örüyor.
ABD’nin 3 bin 100 km olan Meksika sınırı, onların en büyük korkusudur.
Lakin kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış göçmenleri tamamen durduracak bir sınır duvarı henüz inşa edilemedi; son 50 yılda 67 duvar inşa edilmesine rağmen.
Duvarlardan en ilginç olanı ise Hindistan-Nepal arasındaki lazer sınır duvarıdır.
Raporlara göre sadece 2000-2014 yılları arasında sınırları geçmek isterken hayatını kaybedenlerin sayısı 40 bin idi.
Tabii buna, sayıyı dramatik olarak artıran Suriyeliler dâhil değildir.
Duvarlar artık güvenlikten çok, göçmen engeli olarak inşa ediliyor.
Bir de ötekileri dışarda bırakıp sefalete mahkûm etmek için.
Zengin Batı Almanya, fakir Doğu Almanya’yı yıllarca Berlin Duvarı ile mahkûm etti bu yüzden.
Çünkü duvarlar, ideolojik ayrışmanın yanında zenginlerin paylaşma korkusunu da simgeler.
Evet, insan bulunduğu duruma göre, ya duvarın öbür yanındadır ya da bu yanında.
Aşılması en zor duvarlar zihinlerde örüldü her daim; lakin fiziksel duvarların aşılamayanı hiç olmadı.
Ya yıkıldılar ya da bir şekilde aşıldılar.
Zira yapan da bir akıl, aşan da.
Gazze’nin duvarlarını aşacak bir akıl da mutlaka doğacaktır.
Tıpkı paramotorla aşmayı başaran akıl gibi.
O duvar da tıpkı Roma’yı koruyamayan Hadrian Duvarı gibi İsrail’i koruyamayacak.
Ve hangi duvarı örerse örsün İsrail, önce ruhundaki korkudan kurtulamayacak.
Zihninde ördüğü o korku duvarının ardında, sefil bir son ile kendi kendini yok edecek İsrail…