Gülümseyin, çekiyoruz. Belgeselinizi nasıl alırsınız? Arzu ettiğiniz tarz, kendinizsiniz. Ne eksik, ne fazla. Ya olduğunuz gibi görüneceksiniz ya da ne olduğunuz bir şekilde ifşa olacak. Zira sosyal medya denen olgu ile hepimiz bir belgeselin unsuru haline geldik.

Evet, devasa bir belgeselin küçücük rengiyiz. Ve aynı zamanda kendi küçük dünyamızın sınırsız evreninde bir ömre bedel belgeselimizin yapım aşamasındayız.

‘İnteraktif belgesel’ dediğimiz yeni bir belgesel türü var. İnternette sosyal medya araçları kullanılarak gezilip görülen yerlerin anında izleyiciye (takipçiye) ulaştırıldığı ve daha da önemlisi izleyicinin katılımının sağlandığı bir tür iletişim hali bu. Yeni medyanın yeni ürünü… İşte bu minvalde sosyal medyadaki her paylaşımınız, yorumunuz, hareketiniz ve hareketsizliğiniz kendi belgeselinizi hazırlıyor. İnsanın kendi sonunu hazırlaması da böyle ya. Ölüm yani. Hayatın taşıyıcısı, ölümün yaşatıcısıyız.

Süleyman Bey en çok ne yer? Ayşe Hanım nerelidir? Bilmem hangi cemaatin mensupları son günlerde ne tür etkinlikler yapıyor ve bunun toplumsal yansıması ne? Türkiye’de insanlar en çok hangi meseleyi konuşuyor? Şarkıcı Türkut’un özel hayatında ne gibi gelişmeler yaşanıyor? Akbük’ün eşsiz sahillerinde bu mevsim doğa kendini nasıl hissettiriyor? Orta Asya’nın karakteristik atları, Burhanettin’in seyahati esnasında ne gibi ilginç görüntüler sahneledi? Belki de Afrika’da bir safaride o aslan, yine o aslan, yine o ceylanın peşine milyonuncu kere neden düştü ve biz bunu canlı canlı izledik! Seyyahımızın komodor ejderi ile alakalı verdiği bir bilgiyi Aşağı Yakuplulu Ali Asaf anında sosyal medyadan düzeltti. Biz de bunların canlı şahidi olduk.

Dünyanın en zengin belgesel platformu sosyal medya. Teknik olarak interaktif belgesel türünün varlığının kendini göstermesinin dışında hepimiz apayrı belgeselleri hayata geçiriyoruz.

‘Belge ile’, ‘belgeye dair’, ‘belgeli’ manasına gelen belgeselin bir şeyleri ispat etme veya olduğu gibi ortaya koyma işlevi vardır. Ama her belgesel bir şey anlatır ve ontolojik olarak varlığın ispatıdır. Kişisel olarak her birimizi ilgilendiren kısmı ise ‘şeffaflık’ tarafı. -Trol konusunu bir kenara bırakacak olursak- Sosyal medyada kendi olarak var olma cesaretini gösterebilen herkes kendi belgeselinin yapım aşamasının içindedir. Sahte olma şansı yok kimsenin. Er ya da geç yalan, dolan ortaya çıkar ve maske düşer. Bu sosyal medya denen meret öyle bir etki gücüne sahip ki, çorap örenlerin başına döner ve kazılan kuyulara kazıcıları gömer.

Diğer taraftan feci bir mahremiyet sorunu da aynı çerçevede kendini gösterir. ‘Kendin gibi olma’ hususunu yanlış anlayan veya abartan çok kişiyi lüzumsuz bir ifşaat içinde görürüz. Ve sosyal medya kullanmayan insanlar için de bu mecra aynı işleve sahip. Yokluğunuzu fırsat bilip adınıza olur olmadık şeyler yazabilir, ilgisiz paylaşımlarda bulunulur. Ve siz de yalanlama/doğrulama için bir şey yaptığınız takdirde söz konusu kendi belgeselinize katkı sağlamış olursunuz.

Hâsılı, kimsenin kimseden kaçamayacağı, bir şey gizleyemeyeceği, bir nevi mahşeri bir organizasyon bu sosyal medya. Mahşer günü toparlandığımızda birtakım belgeler bize gösterilecek. Her iyiliğimiz ve kötülüğümüz belki de sosyal medya gibi bir araç ile yeniden karşımıza çıkarılacak.

İşbu yazı; mahşer günü karşıma çıkacak olan belgeselim üçün katkı niteliğinde olsun. Er ya da geç, bugün ya da yarın, nihayetinde hakiki ve öz…