Cinsel kimlik karmaşasının ortaya çıkma ya da tetiklenme sebepleri
Bu konuda ne yazık ki bildiğim kadarıyla Müslümanların elle tutulur ve araştırmaya dayanan ölçülebilir çalışmaları yok. Bilinen gerçeklere göre ise, bunun pek çok çeşidi, her çeşidin kendine göre bir dinamiği ve bir genetik yapılanması var. Bir de sonradan oluşan çeşidi var. Sonradan olanın da bir yatkınlık sebebi ile mi yoksa yoğun duygusal transfer sebebi ile mi oluştuğu iyice araştırılmaya ihtiyaç hissediyor. Benim tespitlerime göre, sonradan olanlar var ve önceden bu duygularının olmadığını ifade ediyorlar.
Bunun manevi sebepleri de olduğunu söyleyen alimleri dinledim. Anne babanın ahlaki sapmaları, haram yemeleri, zararlı ve haram gıdaların alınması, ya da hayatta olmayan büyüklerden aktarılan manevi hak edişlerin çocuğu bulabileceğini ifade ediyorlar. Yaprakları ya da meyveleri hastalanan ağacın köklerinin ilaçlanması gibi, ailede nesillerin kökleri. Ailedeki çarpık arızalı örgütlenme, nesilden nesile geçen arızalara dönüşebiliyor. Psikoterapi eğitimlerinden öğrendiğim bir gerçek te, güçlü duyguların gen oluşturduğuna dairdi. Öyleyse, hangi duygu insanda yoğun olarak yaşanırsa, o duygu genler aracılığı ile aktarılıyor. “Dedesi ekşi elma yemiş, torununun dişi kamaşmış” örneğindeki gibi.
Bu konuya karşı çıkanlar, avaz avaz bağırmak yerine, işin köküne inip ne yapabileceğimize dair kafa yormalıyız. Herkes konuşuyor fakat konuşulanları bir araya getirdiğinizde ortaya bir yol haritası çıkmıyor. Ortada, Rabbimizin bir kavmi helâk etme sebebi var. Bunun hazırlayıcı ve geliştirici sebeplerini ortadan kaldırmak için ciddi çalışmalar yapmalıyız. Rabbim bunu bize nasip etsin inşallah.
Yaklaşık olarak ortaya çıkama sebeplerine gelince:
Anne baba çatışmaları. Babanın anneyi ezmesi, mazlum duruma düşürmesi ve çocuğun gözünde erkeklerin gücünü zulmetmek için kullanması, fiili ya da psikolojik şiddet göstererek zarar vermesi. Annenin erkekleri kötüleyen ve kadın olmanın çok zor olduğu ve bu sorunlara katlanmak zorunda kaldığı, gidecek yerinin olmaması, sahip çıkanının olmaması gibi söylemlerinin kız çocuğunun beyninde yer etmesi. Babasının annesini aldatması, para vermemesi, sürekli aşağılaması, kadının ekonomik özgürlüğünün olmaması ve sahip çıkan bir ailesinin de olmaması sebebiyle babanın adeta zalimleşmesi ve çocuğun babasından nefret etmesi. İlâveten annenin en ufak bir sıkıntıda “Kadın doğacağıma” diyerek başlayan cümleler kurması. Çocuk, “Ben annem gibi ezilmeyeceğim, hiç bir erkek bana bunları yapamayacak” gibi düşüncelerle, içten içe kendini erkeksileştirmeye başlaması, kadınlıktan nefret etmesine sebep olması.Bunun tam tersi olarak annenin babayı ezmesi ya da aklını iyi kullanmayarak ahlak dışı yollara başvurması, evin sürekli kirli ve dağınık olması yanında, ezik ve silik bir şahsiyet olarak sorumluluklarını yerine getirmemesi, çocuklarına aşağılayıcı ve şiddet içeren söz ve davranışta bulunması ve kız çocuklarının babaya sığınması, ondan şefkat görmesi. Anne kız arasında rol model olarak yaşanması gereken içten sevgi ve şefkat ağırlıklı paylaşımların yaşanamaması. Babayla daha çok birliktelik ve paylaşım, bazen kız çocuklarının kadın olmaktan annesinin davranışları sebebiyle nefret etmesi, özdeşleşebileceği modelden yoksun kalması, anneden uzaklaşmasına hatta nefret etmesine ve babaya aşırı şekilde bağlanmasına sebep olabilir. Bu da zihnindeki kadın olmak algının bozulmasına sebep olabilmektedir.
Anne ve babanın yanında çok yatılması. En çok sütten kesilene kadar yani iki yaş civarında anne babanın odasından kendi odasına geçmesi gerekiyorken, annenin çocuktan ayrılamaması ya da çocuk isteyince annenin kıramaması sebebiyle ilkokul çağına kadar anne ile yatması.Evde erkek çocukların daha çok anne ile zaman geçirmesi. Babanın oğluyla vakit geçirmemesi, evde erkek kardeş olmaması ya da aralarında çok yaş farkı varsa daha çok ta kız kardeş ya da kız akranları varsa doğal olarak onlarla daha çok zaman geçirmesi. Giderek söz, davranış ve hatta mimiklere kadar kiminle daha çok zaman geçirirse benzeşmelerin olması. Kız gibi saçlarını atmaya, onlar gibi espri yapmaya ve tercihlerini onlar gibi yapmaya başlaması.Çocuklara yapılan yakıştırmalar. “Kız gibi güzel maşallah”, “Helâl olsun erkek gibi kız”, “Keşke sen oğlan olacağına benim kızım olsaydın” gibi sözler. Erkek çocuklarını riskli buldukları arkadaş ilişkilerinden korumak için evde tutmaları, arkadaş edinmelerini engellemeleri. Kızı olmayan annelerin her işi oğullarına yaptırması, gelenlerin bunu övmesi, hemcinsleriyle yeterli vakit geçirememeleri. Kızların da övgü aldığı erkeksi duruşlarının giderek kendilerine yerleşmesi.
Ailede erkek çocuklarına çok önem verilip kız çocuklarının çok aşağılanması ve hatta yok sayılması sebebiyle, kız çocuklarının da erkek gibi güçlü olmak, erkek gibi davranmak ve erkek gibi görünmek için giyim kuşam, hal tavır değişikliğine gitmeleri.Erkek ve kız çocuğun tacize maruz kalması, babasının annesinin ona inanmaması ve çocuğun risklere karşı korunmaması.Babanın kumarbaz, alkolik ya da sorumsuz olduğu durumlarda bazen evin büyük kızının sanki evin babası gibi her türlü yükün altına girmesi, erkek gibi koruyucu davranmak zorunda kalması. Kardeşlerine annesi yetemiyorsa bir otorite merkezi gibi yani baba gibi davranmak zorunda kalması, giderek kendisini bu rollere uygun yaşıyor olarak bulması.Ailede ensest ilişkinin varlığı, bunun gizlenmesi ve devamına engel olunmaması.
Bütün bular tek başlarına birer sebep olmayabilir fakat süreci olumsuz etkileyen tetikleyiciliği açısından önemsenmelidir.
Peki, diyelim ki böyle bir durum var, şimdi ne yapalım?..
Öncelikle sakin olalım. Çocuğumuzu bağrımıza basıp onu da sakinleştirelim, sahip çıkalım. Sonra mutlaka bir uzmana götürüp, çocukluk döneminde varsa yaşadığı travmaları ve bunların telâfileri konusunda profesyonel destek aldıralım. Zarar kaynakları neyse onları bulup, onlardan uzaklaşmaya ve yeni doğru irtibatlar oluşturup onlarla teması sağlayalım. İlâveten, görüştüğümüz uzmanın yönlendirmesi istikametinde gerekli tedbirleri alalım. Bu tek başına çocuğun oluşturduğu bir durum değil. Bunun mutlaka aile ve geçmişiyle de ilişkisi vardır. Bu açıdan bakınca, ailenin komple elden geçmesi gerekebilir. Ve yapılacak başka manevi uygulamalar ve alınacak diğer tedbirler ile ilgili olarak ta uzmanla işbirliği gereklidir.
İlâveten, ahlaklı bir hayat tercih edelim. Ailede sadakat, helal rızık, sevgi, saygı, paylaşım ve mutlaka doğru bilgi kaynağı ve doğru çevre içinde olmaya gayret edelim. Anne babanın ahlaki zaafı, gençlerin aksi istikamette davranmalarına zemin hazırlayabilir.
Mutlaka ve tekrar helal rızık, hayata dair doğru ve adam gibi bir duruş içinde olalım. Çocuklarla yakından ilgilenip hayatın güzelliklerini birlikte paylaşalım.
Çocukların eğilimlerini ve ilgi duyduğu şeyleri şiddetle ret etmemiz çocuğu bunlardan uzaklaştırmaz bilâkis yaklaştırır ve bizimle arasına mesafe koymasına sebep olabilir.
Biz anne babaların din adına nefret ettiği bu durum, dini kendisini doğru yaşamadığımız ve sanki haşa Allah’ın (cc) sopası gibi kullandığımızdan dolayı çocukta Allah (cc) sevgisi oluştu mu da biz Allah (cc) haram kıldı diyoruz? Bu sözün çocukta bir karşılığı var mı? Çoğunlukla yok. Ailede din adına cahillik, yanlış, soğutan uzaklaştıran ve bunaltan, kısıtlayan tutum var. Diğer tarafta sonuna kadar özgürlük, istediği her şeyi yapabilme serbestliği. Çocuk aileyi niye seçsin? Ailenin önce kendisine bir çeki düzen verip kendi içinde yeniden bir yapılanmaya başlaması lâzım.
Bu durumda genel tavrımız ne olmalı?
Bu durumun insan fıtratına ters olduğu yani normal ve sağlıklı olmadığını kabul edilmeli. Düzelmesi için çaba sarf edilmeli. Bu normalmiş gibi toplumsal bir akıma dönüştürülmemeli. Bu bakış açısında olunursa, insani haklarının verilmesi, hoş görülmeleri, saygı duyulmaları konusunda hayatımı ortaya koyarak mücadele etmeye varım. Fakat bu yoksa, haya, edep, ahlak yoksa, koruma ve sahip çıkma da olamaz. Tahribat varsa, savunma olamaz. Sapıklığı meşrulaştırmak varsa, orada hoşgörü ve özgürlük demek; masum çocuklara, evlatlarının ahlaklı olarak yetişmesi için ömrünü feda eden ailelere, bu topluma, bütün inananlara, insanlığa ve Allah’a hakaret ve hadsizlik yapmak demektir, BU KABUL EDİLEMEZ.