Kürtlerin de, İslamcıların da isteği ancak vergilerini tam, faturalarını eksiksiz ödediklerinde gerçekleşebilir. Çünkü modern devlet kuramı bir gizli anlaşma varsayımına dayanır. Tıpkı bir iş sözleşmesi gibi haklar ve sorumluluklar çerçevesinde her şey biçimlenir. Vatandaşın hakları, sorumlulukları arttıkça artar. Vergisini tam veren vatandaş kendini hesap sorma ehliyetine haiz görür. Sadece oy üzerinden değil, vergi üzerinden de oluşan bir aidiyet söz konusudur.
Bu coğrafyada Kürtlere özgürlük sağlayacak Türkiye’den başka hiçbir güç ve devlet olmadığı yaşanan tarihi tecrübelerle de, teorik düzlemde de sabittir. Kuzey Irakta mevcudiyet bulmuş özerk yapının, bağımsız bir devlet olup, olmamasının Kürtlerin özgürlüğü ile ilgili hiçbir irtibatı yoktur. Petrolü olan 100 yıllık Arap devletlerinin halkları bu güne değin özgür olamamışken, 10 yıllık bir Kürdistan’ın, denizi, kıyısı, sahili olmayan bir ada-karanın özgür olması mümkün değildir. Kürtlerin özgürlüğü devletten kopuş ile değil, ancak devletle özdeşleşme ile mümkündür. Hele kayda değer hiçbir doğal kaynağı olmayan güney doğuda kurulabilecek bir Kürdistan’ın değil vatandaşlarına özgürlük sunmak, karınlarını doyuracak ekmek sunması bile muhaldir. Bu gerçek nedeniyle 40 yıldır silahlı mücadele veren P.K.K nın ve lideri Öcalan’ın bu 40 yıl boyunca bir bağımsız devlet talebi olmamıştır. Peki öyleyse bir ufuk hedef olan, gerçekleşmesi son derece muhal gözüken, özerklik için bu kadar bedel ve kan ödemeye değer mi? Kürtlerin de diğer etnik grupların da özgürlüğü 100 yıllık bir dayatma ile sürdürdüğümüz ulus-devlet modeli yerine, Osmanlı tecrübesi aşina olduğumuz millet-devlet modelinin ihyası için çalışmak değil midir? Bunun da ilk adımı haklarla beraber sorumluluklara da sahip çıkmaktır. Kaçak elektrik, kaçak su, kaçak doğalgazdan vazgeçmektir.
İslamcıların 13 yıllık iktidarlarının oturmaması sebebi de, Kürt sosyolojisi ile benzerlik göstermektedir. 13 yıllık iktidara rağmen İslamcılar hala devlet ile kendilerini özdeşleştirebilmiş değillerdir. Hala devleti sahiplenmiş değiller. Ne zaman ki İslamcıların vergi verme noktasında kuruşu gözden kaçırmama hassasiyeti olursa, o zaman İslamcılar gerçek düzeyde iktidar olabileceklerdir. Çünkü o an bu devlet benim devletimdir anıdır. Bu işin misafir sanatçılığı olmaz. Doğrudan vergilerin yüksekliğinden kurtulmanın sahih yolu vergi kaçırmak değil, vergi tahsilatını mümkün kılıp vergi oranlarını daha adil hale getirmekten geçer.
Ak parti iktidarının yeniden seçim kazanmasının önündeki en büyük sorun gelir dağılımı ile ilgilidir. Mesela bugün Ak parti asgari ücretlileri dolaylı destekleyecek gelir destekleri sunabilse oy oranında kolaylıkla %50’leri bile aşabilir. Ancak böyle bir projeyi hayata geçiremezsiniz. Çünkü özel sektörün büyük çoğunluğu çalışanlarını asgari ücret üzerinden primlendirdiği için ortaya olduğundan çok daha büyük bir kitle çıkar ve bütçe sorunlarına takılırsınız. Yani dönersiniz en başa, vergi vermeyen iktidar olmayı, sorumluluklarını yapmayan haklarına sahip çıkmayı beceremez
Dr. Hamit Akçay [email protected]