Geçen hafta boykot konusunu ele almıştık. Bir eko-politik baskı aracı olarak boykotun nasılını niçinini enine boyuna ele almıştık. Boykot tüketicinin organize olarak ortaya koyabileceği bir mikro tavırdır. Bir de bunun makro boyutu var: Ambargo. Ambargo istedikleri siyasi sonuçları alabilmek için devletlerin, devletlere yaptıkları ekonomik yaptırımlara deniyor. Hangi ticari malların ambargoya tabi olduğunu BM eliyle, büyük devletler karar veriyor.
Irak, Sudan ve İran son yıllarda ambargo yapılan ülkeler arasındaydı. Sudan toprak bütünlüğünden ve ülkesindeki petrol rezervlerinin yüzde 60’ından, Irak bağımsızlığından vazgeçerek ambargodan kurtulabildi. Sudan ve Irak’ta defalarca bulundum. Ambargonun en sert olduğu yıllarda bile bu ülkelerde her yerde Koka Kola vardı. Dahası Sudan’da Koka Kola’nın fabrikası çalışmaktaydı. Bugün ambargosu yeni kalkan İran’ın kola pazarının tahminen yüzde 40’ı Koka Kola’nın elinde.
Koka Kola ambargo dinlemez. Koka Kola savaş dinlemez. Koka Kola inanç, ideoloji, fikir dinlemez. Birinci Körfez Savaşı sırasında Koka Kola Ortadoğu bölgesinde üst düzey yöneticilik yapan bir arkadaş anlatmıştı. Savaş başladığında, uçaklar bombardıman için Irak semalarında iken, genel müdür beni odasına çağırdı. Masasında bir Irak haritası vardı. Seri bir şekilde savaş sonrası nerelerde fabrikalar, lojistik üstleri açılacak anlatmaya başladı. Savaş sona erer ermez de o gün bana anlattığı planların hayata geçtiğini gözlerimle gördüm. Ve anladım ki savaştan çok önce savaş ve Amerikan savaş stratejisi hakkında az çok bilgiliydiler. Planlarını bu bilgiler doğrultusunda çok önceden yapmışlardı.
Sadece Koka Kola değil elbet, pek çok uluslararası şirketlerin de benzer tutum ve ilişkileri olduğu bir gerçek. Bugün bu şirketler, İran’da da pazar ve fırsat gördükleri diğer ülkelerde de gerek kendi adlarıyla gerekse diğer adlarla faaliyetlerini sürdürebilmektedirler. Gel gör ki, ambargoyu şurasından burasından başkaları delmeye kalktığında 17-25 Aralık operasyonları çekilebilir, şirketlere ait banka hesapları dondurulabilir, tutuklamalar söz konusu olabilir.
Nihayetinde günümüz dünyası bir sistemler dünyası. Bütün sistemler de bileşik kaplar teorisinde olduğu gibi kanallarla, arklarla, küçük suyollarıyla birbirleriyle iç içe, birbirleriyle bağlantılı. Sistemin içinde mücadele edenler, uzun vadede önemli olanın sistem kurmak olduğunu, sistem kurmanın da ancak bilgi üretmekle olduğunu unutmamak lazım. Koka Kola’nın da diğer dünya şirketlerinin de güçleri, sanıldığının aksine gizli formül ve tatlarından gelmiyor. Asıl güçleri kurdukları sistemlerden geliyor. Ambargo delen değil, ambargo koyan devlet olmak istiyorsanız, ambargo dinlemeyen şirketleriniz olmalı. Ambargo dinlemeyen şirketler de ancak bilgi ve sistem üzerinden mümkün.