RTÜK tarafından düzenlenen III. Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu Ankara’da İslamofobi ile yeni nesil mücadele başlığı altında düzenlendi. Forumun alt başlığında vurgulandığı gibi İslamofobi ile artık yeni bir tarz mücadele başlatmanın zamanı geldi ve geçiyor. İlgili konferansta yaptığım konuşmada bu yeni nesil mücadele için çok elzem olan bir ihtiyaçtan bahsettim. Bu ihtiyaç da İslamofobiyi küresel düzlemde takip edip kayıt altına alacak uluslararası bir izleme merkezi.

Daha önce 18 Mart tarihli yazımda İslamofobi ile mücadeleyi daha kurumsal ve sistematik bir hale getirmek için Küresel İslamofobi İzleme Merkezi adı altında uluslararası bir sivil toplum kuruluşunun kurulması ve bu kuruluşun nasıl teşkilatlanabileceğinden bahsetmiştim.

Zira ilgili yazımda da bahsettiğim gibi İslamofobi ile ilgili bugün yeterli derecede temel bir akademik literatür oluştu. Bunun da ötesinde Birleşmiş Milletler de 15 Mart’ı İslamofobi ile mücadele günü ilan etti.

Yani artık sahaya inmenin, saha da sorunun pratik çözümü ile ilgili bir mücadele başlatmanın zamanı geldi.

Küresel İslamofobi İzleme Merkezinin birinci görevi ülke bazında İslamofobik vakaları günlük olarak kayıt altına almak ve belli bir metodoloji çevresinde bu istatistikleri aylık ve yıllık olarak kamuoyuyla paylaşmak olmalıdır.

Küresel İslamofobi İzleme Merkezinin ikinci görevi ilgili ülkelerde STK’ler, akademisyenler, entelektüeller, iş adamları, siyasetçiler, devlet kurumları, gazeteciler ve kanaat önderlerini hedefleyen lobi faaliyetleri yaparak İslamofobya ile mücadelede olabildiğince geniş bir ittifak oluşturmaktır.

Bu merkezin üçüncü görevi her şeyden önce Müslüman kökenli sivil toplum kuruluşlarını ve kanaat önderlerini ve gençlik liderlerini İslamofobi hakkında bilgilendirmek olmalıdır. Zira her şeyden önce nasıl bir problemle karşı karşıya olduğumuz konusunda kendimizi eğitmemiz gerekmektedir.

Merkezin dördüncü görevi hem ulusal hem de uluslararası düzlemde hukuki bir mücadele başlatmak olmalıdır. Müslümanlara karşı uygulanan ayrımcı yasaları, uygulamaları, nefret suçlarını ulusal ve uluslararası mahkemelere taşımamız gerekmektedir. Bu tarz davalar ciddi bir mali yük ve uzmanlık getirdiğinden, bu konu ile ilgili özel fonlar oluşturmak elzemdir.

Diğer taraftan merkezin yüksek lisans ve doktora düzeyinde İslamofobiye yönelik çalışmalara destek olması çok önemlidir. Zira akademik çalışmalar karşı karşıya olduğumuz buz dağının sadece görünen kısmı ile ilgilidir. Zira eğitimden istihdam alanına, medyadan siyasetçilerin söylemlerine kadar Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve ırkçılığı ortaya çıkarmak için yapılması gereken çalışmalar hâlâ yapılmış değildir.

Merkezin beşinci görevi BM, AGİT, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşlarda İslamofobi ile ilgili sorunların dile getirilmesi, bu sorunun siyasi olarak tanınmasını sağlamak için girişimler yapmak olmalıdır.

Tarihin bize gösterdiği üzere Irkçılık ile mücadelede kamuoyu baskısı çok önemli bir rol oynamaktadır. Bundan dolayı bu merkez her yıl ulusal ve uluslararası düzeyde, yılın İslamofobik politikacısını yılın İslamofobik medya kuruluşunu, yılın İslamofobik sinema filmini, yılın İslamofobik romanını, yılın İslamofobik şirketini, yılın İslamofobik yazarını ilan ederek İslam’a ve Müslümanlara karşı fütursuzca ve korkmadan ırkçılık ve ayrımcılık yapanların üzerinde bir kamuoyu baskısı oluşturmalıdır.