Acı bir durumdayız. ‘Anneler işe, çocuklar kreşe!’ Slogana bakın!
Şüphesiz ki çocuk, aile yuvasının en kıymetli meyvesidir. Yuvalar ancak çocuk nimetiyle güzelleşir ve tatlanır. Neş’e ve sürûr mekânı olur.
Çocuklar anne ve babaya Allah’ın bir emanetidir. Aynı zamanda onların bir imtihan sebebidir. İşte bu sebepledir ki çok önem arz eder. Bu önemden dolayı, onları Allah’ın emrettiği şekilde muhafaza etmelidir.
İslâm’ın zuhuruna kadar pek çok kavimler çocukları öldürmüşlerdir. Meselâ Fir’avn, Musa (as) doğduğu yıl binlerce erkek çocuğunu öldürtmüştü. Şimdi savaş ve çeşitli sebeplerle küçücük yavrular hep öldürülüyor ya da başka şekilde imha ediliyor ne yazık ki!
Cahiliye Arapları da kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. İşte Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bu konuyu açıkça zikrederek, onları öldürmeyi yasaklamıştır:
“-Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; biz onlara da, size de rızık veririz. Onların öldürülmesi, büyük günahtır.” (17 İsrâ 31)
Ne yazık ki bugün “Doğum Kontrolü” adı altında bizim yavrularımızı da öldürtüyorlar. Bundaki asıl maksadın Hz. Muhammed (sas) ümmetini çoğaltmamak olduğunu iyi bilmemiz gerekiyor. Hâlbuki Allah Rasûlü; “Kıyamet Günü çokluğumuzla diğer ümmetlere karşı övüneceklerini,”(Ebu Dâvud, nikâh 4; Nesâi, nikâh 2) haber vermişlerdi.
Bir de çok doğum yapmakla ananın yıpranacağı palavralarına aldanmamalıdır. Allah ona o hassayı vermiştir. Kadındaki asıl yıpranma, aldığı çok çeşitli ilâçlar, iğneler ve haplarla olmaktadır. Bunun için de itidalli bir şekilde Müslüman yavruları artırılmalı ve İslâm’a gönül veren erler olarak yetiştirilmelidir.
Hele bugünün felaketi sezaryene ne demeli? Ağrı çekmeden dünyaya gelen çocuğun sağlık bakımından bile etkileneceği söylendiği halde. Hem çocuk sayısı azaltılıyor, hem de nice paralar veriliyor. Kimlerin oyunu acaba?
Eski kadınlarımız çok çocuk sahibi oldukları halde tarlalarda çalışabilmişler, hatta İslâm ordularında cihada bile katılmışlardır. Bugün onlara göre hiçbir iş yapmaz sayılabilen nice kadınlarımız, beton yığınlarında hep hastadırlar.
İSLÂM TERBİYESİ
Gelecekte ailelerin ve milletlerin temelini teşkil eden yavrularımıza iyi bir terbiye de vermeliyiz. Onlar aileden alacakları ilk terbiyenin tesirinden hiç kurtulamayacaklardır. İşte bunun içindir ki Allah Rasûlü (sas) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“-Hiçbir baba çocuğa, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermiş olamaz.” (Tirmizi, birr 33)
İyi bilelim ki çocuk evvelâ anne babasını görür ve onların hâl ve hareketlerini alır. Onlara uymaya, onları taklid etmeye çalışır. Bunun için de ana babanın güzel ahlâklı, iyi davranışlı ve hoş muamele sahibi olmaları gerekir. Efendimiz, terbiye metodunda buna şöyle işaret ederler:
“Çocuklarınıza hoş muamelede bulunun ve onları güzel terbiye edin.“(İbn Mâce, edeb 3)
Hakikaten çocuklarımıza verilecek en büyük hediye ve bırakılacak en kıymetli mîras iyi terbiyedir. Nice mal bırakanlar vardır ki, evlât İslâmî terbiyeden uzak ise, o malları nefis ve hevâ yolunda mahvolacaktır. Hatta o insan kabrinde ceza çekecektir.
KREŞLER VE FELÂKETLER
Çocuk terbiyesi ve ruh sağlığında ailenin önemi büyüktür. Bugün yaygınlaşan kreşler acaba ne durumdadır? Çocuk sıcak bir ilgiyi, şefkati ve gönül rahatlığını ne dadı yanında ve ne de başka yerlerde bulabilir. Avrupa bizi de kendi düştüğü girdaba sürüklemektedir. Bunu görmeyen yetkililere ne denir acaba? Kadınlara uygun bazı mesleklerin mecburiyetinden dolayı, sevgi ve güzel terbiye gayretiyle bir miktarı hariç, bunu genelleme ve yaygınlaştırma ne kadar felaket bir şeydir. Evlerde “anne” olmazsa o evler ne olur? Aile biterse ne kalır geriye acaba?
“Bugün Psikoloji ve pedagoji gibi ilimlerin ilerlemiş olması şunu ortaya koymuştur:
Kişide görülen şahsiyet bozuklukları, onun küçüklüğünde gördüğü terbiye tarzının, çocukken yersiz müdahalelerle şuur altına itilen tatminsizliklerin sonucudur.
1971 yılında Fransa’da kreşte bulunan 300 çocuk üzerinde yapılan bir araştırma ile ilgili yazılmış olan kitaba “Ölümle Aile Arasında Kreş” adı verilmiştir. Bu kitapta psikologları, doktorları, sosyologları olan bu kreşlerdeki çocuklar, manen ölmüş olarak kabul edilmiş, başlarındaki psikolog ve doktorlar da “Gardiyanlar” olarak vasıflandırılmıştır.” (Örnek Metinler D. İşleri Bşk. sayfa 135)
O halde çocuklara önce sevgi gereklidir. Tabii ki en evvel de sevgilerin en yücesi ve en güzeli olan, Allah ve Rasûlü sevgisini vermeliyiz o minik gönüllere. Bu sevgi onlara küçücükken verilecek olursa, Rabbimizi ve Rasûlünü daha kolay öğretebiliriz. Zira sevgi bağı olmadan başarılı olmak mümkün değildir.
Meselâ: Bütün bu yiyecek ve içecekleri sana kim veriyor biliyor musun? Allah veriyor değil mi? Öyleyse onu çok seveceğiz ve O’nun gönderdiği Peygamberimizi de çok seveceğiz, demeyi ihmal etmeyeceğiz.
Ama öncelikle biz bu sevgiyi üzerimizde taşıyacağız. Biz namaz kılacağız ki, Peygamberimizin namaz tavsiyesini de çocuklarımıza uygulayacağız:
Çocuklarda arzu edilen terbiyenin, ahlâkın, dürüstlüğün ve başarının görülmesi için, anne ve babanın pek çok mânevî sebepleri iyi uygulamış olmaları gerekir. Bunlardan bazılarını zikredelim:
Evvelâ anne ve babanın iyi bir şekilde İslâm’ı yaşamaları gerekir.
Evliliklerini nefis ve hevâ yollarına uyarak ve batıyı taklid ederek değil, Kur’an ve Sünnet’e göre kurmalıdırlar. Cenab-ı Hakk’a, kendilerine hayırlı evlatlâr vermesi için sık sık dua ve niyazlarda bulunmalıdırlar. Doğan yavruya da güzel bir isim verilmelidirler.
TV ve telefonun büyük bir felaket olduğu unutulmamalıdır.
Kazançları haram yoldan olmamalı ve çocuklarına helâlden yedirmelidir. Çocuklarımızın hep “istikbalini” düşünürüz. Dünyadaki istikbalini… ‘Acaba dünyaları nasıl olacak’ diye. Hâlbuki İslâm’ın istikballe kastı ahiret âlemidir. Bunun için de onları asıl olarak Ahirete hazırlamak gerekir.
O halde dünyalık çalışmalarını da Ahirete uygun halde öğretmeliyiz ki, hem dünyaları ve hem de ebedî âlemleri huzur ve saadet dolsun. Efendimiz’in (sas) tavsiye buyurdukları gibi, İslâm’a uygun sporlardan da öğretmelidir.
Kötü alışkanlıkları ebeveyn yapmamalıdır ki, evlâdına tesirli olsun. Yoksa elinde sigara tüttüren bir babanın; Oğlum, sigara kötü bir alışkanlıktır, cebini de vücudunu da mahveder, sakın içme, dese; acaba ne kadar etkili olabilir ki?
Şayet bu ve buna benzer önemli hususları yavrularımıza vermeyecek olursak, iyi bir evlâtlık bekleme hakkımız da yoktur. Zira Allah ve Peygamber sevgisi verilmeyen, onların yolu öğretilmeyen evlâtlar, insan için bir fitne olur. İnsana dünyasında bir ıstırap olduğu gibi, âhiret âleminde de hesabı çok çetin olur. Bu konuda Cenâb-ı Hakk, Kur’an-ı Kerim’inde pek çok ayet-i kerimeler zikretmiştir. Bunlardan birini nakledelim:
“Mallarınız ve evlâtlarınız da sizin için bir denemedir. Büyük mükâfat Allah katındadır.”(64 Teğâbün 16.)
Bu İslâmî terbiye ve manevî sebepleri uyguladıktan sonra, onların iyi bir tahsil yaparak bir mevki ya da güzel bir sanat sahibi olmalarını da sağlamak gerekir.