Herkes sevgi ve değer görmeye ihtiyaç hisseder, ilgi bekler. Sevgi ve değer görmek, özenli bir ilgi ile kuşatılmak, insanın kendilik algısını, hayata ve insana bakışını etkiler çünkü bu bir ihtiyaçtır. Bu sebeple, ikili ve çoklu ilişkilerde aslolan, “Kime göre nasıl davranmalıyım?” değil, “Allah’a (cc) göre nasıl davranmalıyım?” sorusudur. Bizden çıkan her şeyin ilk muhatabı Allah (cc) olduğuna göre, ona yakışanı yapmalıyız. O zaman, bende neyin biriktiği, benden neyin yansıyacağının da işaretidir.

Yürekten bağlandıklarımız bizi çeker hatta sürükler.

Konuştuğumuz, davrandığımız, düşündüğümüz zaman, bizi biz yapan adımlar atmış oluyoruz. İnsanlar olarak daha doğmadan önceki kayıtlara ilâveler oldukça, bizde bir tarz oluşuyor. Bu tarz bazen almaya çok odaklı, beklenti içinde ve sürekli talep eden bir konumda bulundurabilir bizi.

Düşün fakat sadece kendini değil

İnsanın kendisini düşünmesi elbette gerekir fakat bu her zaman olunca, karşısındakinin mağduriyetine ve ihmal edilmesine sebep olabilir. Kendimizi düşünmenin yanında, karşımızdakini de düşündükçe insan kalabileceğimizin bilincinde olarak, sevmenin hakkı önce ihtiyacı gidermektir diyebiliriz. Bitkiler sadece kendileri için yaşar, hayvanlar bir noktaya kadar yardım eder ve başkaları için de fedakârlık edebilirler fakat insanlar olarak, Allah’ın (cc) kendisinde bulunan sıfatları dolayısıyla, sadece Allah (cc) için faydalı ve iyi gördüklerini başkaları için de iyi görmeyi bir ahlâka dönüştürmeliyiz.

Yüreğimizde taşıdıklarımız toplu mesaj verirler

Güzel geçimli olmak dinimizce çok övülüyor. İnsan değer verdiğine değerli davranır. Kendi içinde değeri tanıyamamış, kendi değerlerini açığa çıkarabilmesi için yardım edilmemiş, Allah’ın (cc) katındaki kıymetinin farkına varamamış olduğumuzda, en ufak bir eksiğinde karşımızdaki eleştirme ve aşağılama yanlışına düşeriz. Gözümüzden düşenlere de kendimizi sevdirecek şekilde davranmaya gerek görmeyiz. Oysa Allah (cc) sevip yaratmışsa, bizim onu küçümsemeye ve herkesin başına gelmesi muhtemel bir yanlışından dolayı onu değersizleştirip sevgi ve saygı dolu davranışlardan mahrum etmeye hem hakkımız yok hem de aslında bu kendimizi mahrum etmek anlamına gelir. Sevginin bir gönülde var olup yeşermesi ve kök salmasıdır aslolan. Sevginin menbağı olmak, güneş gibi sevgi sunmak, almasa bile, yanlış davransa bile güneş olmaktan vazgeçmemek ne güzel bir karakter özelliğidir. Güneş kimseye kızıp ışığını esirgiyor mu? Vermek ona bir zarar getiriyor mu? Güneşe gözlerini kapatanların, kendilerini karanlıkta bırakmanın ötesinde güneşe bir etkisi oluyor mu? HAYIR

O zaman vermek, karşılığın en güzeliyle Allah’ın (cc) defterine yazılması ve o fiilin kaynağı olmamızdır. Zaten karşımızdaki de bizim gibi aciz, bir iyiliğin mükâfatını o nasıl versin? Ben kuru bir teşekküre Rabbimizin (cc) bir yedi yüz vereceğini, vefalı ve hiç unutmayan olduğunu, zerresini bile zayi etmeyeceğini bize bildirmesinden sonra bundan vaz geçer miyim? O zaman şöyle diyebiliriz, sevilecek bir insan olabilmek, sevilmekten daha değerlidir çünkü sevginin kaynağı olmak, insanı zengin eden ve insan kılan en büyük değerlerin başında gelir.