Washington Post gazetesi yazarı Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’dan salı günü İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girdiğinden bu yana haber alınamıyor.
Kaşıkçı, Suudi Arabistan’daki eşinden resmen boşandığını gösteren belgeleri almak için başkonsolosluğa başvurmuş.
Kendisine belgelerin hazırlanması gerektiği ve bir hafta sonra gelip alması söylenmiş.
Suudi Arabistanlı yazar da belirtilen günde Türk nişanlısıyla birlikte başkonsolosluğa gitmiş.
İçeriye cep telefonu alınmadığı ve işlem sahibinin yanında başka bir kişiyle girmesine izin verilmediği için nişanlısını başkonsolosluk önünde bırakarak binaya girmiş.
Cep telefonunu nişanlısına vermiş, dışarıya çıkmasının gecikmesi halinde güvenlik güçlerine ve Türk yetkililere haber vermesini istemiş.
Kaşıkçı’nın nişanlısına yaptığı bu uyarıdan içeride alıkonma veya kaçırılma endişesi taşıdığını anlıyoruz.
Suudi Arabistanlı yazar, yakın arkadaşlarından Mısırlı gazeteci Cemal Sultan’a da üç hafta önce kaçırılma ihtimali olduğundan bahsetmiş ve bu nedenle hiç kimsenin otel odasına davetini kabul etmediğini, özel uçakla seyahat etmediğini anlatmış.
Suudi Arabistan Başkonsolosluğu, Kaşıkçı’nın içeriye girdikten 20 dakika sonra çıktığını iddia ediyor.
Fakat bu iddia akla yatkın değil.
İnsan telefonunu verip kapıda bıraktığı nişanlısını bırakıp gider mi?
Binanın hemen önünde bekleyen nişanlısının Kaşıkçı’nın başkonsolosluktan çıktığını görmemesi mümkün mü?
Dolayısıyla geriye iki ihtimal kalıyor:
Suudi Arabistanlı yazar ya hâlâ binanın içinde bir yerlerde tutuluyor ya da gizlice binadan çıkarılarak kaçırıldı.
Kaşıkçı’ya belgeler için bir hafta sonra gelmesi söylendiğini hatırlatarak o bir hafta içerisinde kaçırma planının yapıldığını ve Suudi Arabistanlı yazarın çoktan Türkiye dışına çıkarılmış olabileceğini söyleyenler var.
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, ilgili birimlerin konuyu yakından takip ettiklerini belirtti ve kendilerindeki bilgilere göre Kaşıkçı’nın hâlâ başkonsoloslukta olduğunu açıkladı.
Kalın’ın bu sözlerini iki şekilde yorumlamak mümkün:
Birincisi, Kaşıkçı gerçekten de hâlâ başkonsolosluk binasında tutuluyor.
İkincisi, Suudi Arabistanlı yazar binadan kaçırıldı fakat Ankara Riyad’a “Kaşıkçı’yı başkonsolosluğa geri getirin, bu işi tatsızlık çıkmadan çözelim” mesajı veriyor.
Bu arada, Suudi Arabistan Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak Kaşıkçı’nın kayboluşu hakkında izahat istendi.
Suudi Arabistan Büyükelçisi’nin ise “Elimizde herhangi bir bilgi yok, biz de araştırıyoruz” dediği öğrenildi.
Cemal Kaşıkçı, sıradan bir gazeteci değil.
Bir dönem Suudi Arabistan İstihbaratı’na başkanlık eden, Londra ve Washington’da büyükelçilik görevinde bulunan Prens Türki El-Faysal’ın uzun yıllar danışmanlığını yaptı.
İki kez El-Vatan gazetesinin genel yayın yönetmenliğine getirildi.
Son dönemde Prens Velid Bin Talal’a yakındı ve El-Arab adıyla yeni bir televizyon kanalı kurma çalışmalarını yürütüyordu.
Riyad’ın karşı çıkması sebebiyle proje başlamadan bitti.
Kısacası Kaşıkçı, Suudi Arabistan hakkında “çok şey bilen” bir isim.
Tam olarak muhalif olduğu söylenemese ve Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın reform girişimlerini övse de Riyad’ın birkaç yıldır izlediği politikalara yönelik eleştirileri vardı.
Hepsinden önemlisi Arap Baharı devrimlerini ve bölge halklarının demokrasi taleplerini destekliyordu.
Trump aleyhindeki sözleri nedeniyle Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, “Kaşıkçı’nın görüşleri Suudi Arabistan’ı temsil etmiyor” açıklamasında bulunmuştu.
Gazeteciliğine saygı duyduğum ve yazılarını beğenerek okuduğum Kaşıkçı’nın akıbeti konusunda ne yazık ki iyimser değilim.
Allah yardımcısı olsun.