Yeni Zelanda katliamı dünya vicdanında herhangi bir etki meydana getirmedi. Getirmesi de beklenmiyordu. Çünkü katledilenler Müslüman’dı ve modern dünyanın sicilinde Müslüman katletmek sıradan hatta gerekli eylemlerden biri! O yüzden, birkaç cılız tepki ve gösteri dışında bu utanç verici hadise de kınanıp unutma bahçesinde bir taşın altına gömülmüş oldu.

Birkaç gün önce, binlerce Müslüman’ın katili ‘Bosna Kasabı’ Radovan Karadziç’e verilen ‘ömür boyu hapis’ cezasına bile daha çok tepki verdi modern dünya…

Her şey ortada olmasına rağmen, Bosna Hersek’te her gün yeni toplu mezarlar ortaya çıkmasına rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin çeyrek asır sonra böyle bir karar vermesi yürekleri biraz soğutmuş gibi görünse de yeterli değil.

Hatırlarsınız… Benzer suçlamalardan yargılanan cani Karadziç’in katil ortağı Slobodan Miloseviç kaldığı hapishane ‘odası’nda intihar etmiş, leşini görevliler bulmuştu…

Neyse…

Bosna Hersek’te işlenen insanlık dışı uygulamalar, yapılan katliamlar…

Adı geçen caninin Srebrenitsa’da binlerce insanı katlettiği sahneler dün gibi gözümüzün önünde. Karadziç’i yargılamak, müebbet hapis cezasına çarptırmaktan çok bu katliamlar için ona imkân tanıyan, lojistik destek veren Batılı işbirlikçilerinin, özellikle Hollandalı Barış Gücü komutanlarının da yargı karşısına çıkması gerekiyor. Çıkıp, ‘sizi kurtaracağız’ diyerek topladıkları binlerce Boşnak’ı katledilmek üzere Karadziç’e teslim etmelerinin bedelini ödemeleri gerekiyor.

Yeni Zelanda saldırısının şifrelerini çözmeye çalışıyoruz.

Bu şifre çözülmez.

Çünkü öyle girift bir şifre olmamasına rağmen çözülmemesi yönünde ciddi bir irade var. Vatikan’da, Rusya’da, Amerika’da, Almanya’da, Britanya’da ve daha başka yerlerde…

“Büyük Sırbistan” veya “Büyük Hırvatistan” hayali bitmedikçe, bitirilmedikçe, ne Karadziç’lerin, ne Miloseviç’lerin, ne de Brenton Tarrant’ların sonu gelecek…

İki manyak milliyetçilik akımının arasında preslenen Müslüman Boşnaklar’ın çilesi bitmeyecek. En azından bugünkü manzara itibariyle…

Dinler savaşını varlık sebebi olarak gören dünyanın Josip Braz Tito ve onun izinden giden eli silahlı canilere her zaman ihtiyacı var. O yüzden radikal/siyasî Hristiyanlık yükselişte. Onun için modern Avrupa’nın en ileri demokrasisine sahip olduklarını iddia eden milletler ırkçılığa kaymış durumda.

Bosna Hersek’te neler olmuştu, bunları elbette konuşmak ve acıyı taze tutmak gerekir. Çünkü insanlık, acıları üzerinden kendilerini var eder. Acılarına tutunarak tedbir alır, temkinli olur.

Burada asıl sorulması gereken sorular belki de şunlardır: “Bu mesele ne zaman bitecek? Yani kaç cami daha taranırsa, kaç Müslüman daha öldürülürse, kaç İslam ülkesi daha haritadan silinirse?..”

Bitmeyecek…

Çünkü hedef İslamsız, Müslümansız bir dünya…

Maalesef bu böyle…

Abartıyorsun diyenleri duyar gibiyim.

Böyle düşünenler sosyal medyada bir tarama yapsın. Avrupa’nın göbeğinde geçen hafta düzenlenen bir toplantıda, bir siyasetçinin binlerce kişiye hitaben (Almanca) yaptığı konuşmadaki şu cümlelerini dikkatlice dinlesin:

“Şimdi yapamıyoruz. Çünkü iktidarı alamadık. Fakat gerekeni yapacağız. Talimatı vereceğiz. Boğazdaki üç büyük M sonlanacak. İstanbul’dan Muhammed’i, müezzini ve minareyi söküp atacağız.”

Aman dikkat: Uyku düzenimiz bozulmasın. Bu dünya hep böyle gidecek…

Öyle mi?..