Bundan 5 sene kadar evveldi. Ülkenin en büyük medya kuruluşlarından biri el değiştirmişti. Yenilenme şarttı. Ülke zaten kritik süreçlerden geçiyordu. Belki yeniden konumlanmak, belki de bir şeylerin gereğini yapmak adına ciddi adımlar atıldı. Yapılan ilk şey sinema dergisini kapatmaktı. Tasarruf tedbiri ve başka sebepler… Nelerdir, uzun mesele… Mühim olan tarafı şu ki, ilk gözden çıkarılan şey sinema dergisi oldu.

Türkiye’de dergicilik her zaman zor oldu. Cemil Meriç, “Dergiler, hür tefekkürün kaleleridir” derken haklıydı. Fekat kendi zamanına göre… O dönem dergi demek varlık alanı demekti. Şimdilerdeki birçok kitle iletişim aracı ve hatta iletişim biçimini dergiler karşılıyordu.

Bugün ise derginin konumu ve biçimi yeniden sorgulanıyor. Yeni bir şey değil. Son 10 yılın tartışması. Lakin derdim bu değil.

Sinema dergileri kapanıyor. Kapanmaya devam ediyor. Genellikle gerekçe finans sorunu.

Son olarak Hayal Perdesi ve Rabarba dergileri yayın hayatına son verdi. Ya da ara verdildi. Şu manzarada aynı kapıya çıkıyor. Film Arası da bir zamandır çıkmıyor.

Olmaz. Olmamalı. Oldurulmamalı.

İlla da matbu çıkmak zorunluluğu yok ama sinema dergilerinin kaderi bu olmamalı. Özellikle bir kitlenin ürünleri dayanamıyor. Çünkü ciddi bir hedef kitle sorunu var.

Mütedeyyin, muhafazakâr ya da ne derseniz deyin… Sinema başta olmak üzere sanat müesseseleri ve ürünlerine ilgi göstermiyorlar. Kapanan dergiler sadece bu kesime hitap etmiyordu elbet. Ama yaklaşım ve duruş itibariyle sırtlarını dayadıkları topluluklardı bunlar.

Dergicilik genel itibariyle zor ama sinema alanında hep sorunluydu. Genellikle sübvansiyon ile ayakta kalırlardı.

Oysa kuşe kâğıda basılı, sektörel ya da hamasetin yıkılmaz kalesi olan o kadar çok şey masalara geliyor ki… Yarına bıraktıkları tek şey birbirini tekrar eden laflar ve sloganlar…

Edebiyat dergileri için durum farklı tabii. Ne kadar çok basılsa o kadar güzel olur. Fekat edebiyat dergileri arasında da tekerrüre düşen, farklılık arz etmeyen ve neticede çok şey ifade etmeyen yayınlar da var.

Gönül ister ki her türkü çaba dergi olarak hayat bulsun. Ama olmuyor. Memleketimde bu meseleler zor. Tematik bir alan olan sinemanın, tematikliğinin çok ötesinde etkisi olmasına rağmen dergicilikte yeterince karşılık bulamaması üzücü.

Elbette yeni medyanın etlisi de gözardı edilmemeli. Dijital dergicilik de bir tercih olabilir.

Ama bütün seçeneklerin tükenmesi ya da öyle karar verilmesi üzücü.

Milyarlarca dolarla oynayan holdinglerin ilk kurbanı sinema dergisi olmamalı.

Bu alan zaten rantın olmayacağı, dert gereği hayata geçirilmesi projelerin mecrası. Buna göre davranılmalı ve sinema dergilerinin hayatta kalması sağlanmalı.

Okur da kendini bu meseleden muaf saymamalı… Olmayan, olabilmeyen şeydeki mesuliyetini iyi düşünmeli. Topyekûn bir gereklilik ile konuya eğilinmeli.