Kıbrıs Vakıflar İdaresi uzun yıllardır, Kapalı Maraş’ın vakıf toprağı olduğuna dair Osmanlı ve İngiliz arşiv belgelerine dayalı yoğun bir çalışma yürütüyordu. Bu kapsamda, adanın fethedildiği 1571 yılından Barış Harekâtı’nın gerçekleştirildiği 1974’e kadar bütün vakıf malları, teferruatlı bir araştırmaya tabi tutulmuştur. Vakıflar İdaresi’nin açıkladığı bilgilere göre bu çalışma ışığında 2. 443 kütük defteri, 13 bin dosya ve 8 milyon belge incelenmiştir.
Vakıflar İdaresi yaptığı akademik ve bilimsel çalışmaların neticesinde, Kapalı Maraş’ın tamamının Abdullah Paşa, Lala Mustafa Paşa ve Bilal Ağa vakıflarına ait olduğu sonucuna varmıştır. Bu durumun İngiliz resmi belgelerinde de sabit olduğunu ifade eden Vakıflar İdaresi, Kapalı Maraş’taki malların İngiliz idaresi boyunca hukuka aykırı bir şekilde vakıf malı olmaktan çıkartılıp, Rumların ve Kilisenin üzerine geçirildiğini iddia etmektedir. Vakıflar İdaresi’nin bu iddiasını arşiv belgelerine, resmi evraklara ve mahkeme kararlarına dayandırdığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 22 Mayıs 2019’da kurulan Ulusal Birlik Partisi (UBP) – Halkın Partisi (HP) koalisyon hükümeti, Kapalı Maraş’ın Türk idaresinde yeniden yerleşime açılmasıyla ilgili çalışmalar başlatacağını duyurmuştu. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay ile Başbakan Ersin Tatar’ın kararlı adımları neticesinde, KKTC sınırları içerisinde yer alan ve 1974’ten beri yerleşim ve iskâna kapalı tutulan Kapalı Maraş’ın kamuya ait olan sahil bölümünün bir kısmı ile Demokrasi Caddesi, 8 Ekim 2020 tarihi itibarıyla halkın kullanımına açılmıştı. Geçmişte dünyanın birçok ülkesinden zenginlerin ve ünlülerin akın ettiği, uluslararası üne sahip plajlarıyla meşhur Maraş bölgesinin yeniden kullanıma açılması, haliyle uluslararası kamuoyunun da ilgisini üzerine çekmiştir.
Şimdilerde konuya yakından veya uzaktan ilgi duyan herkesin merak ettiği, Kapalı Maraş’ın hangi koşullar altında yeniden iskâna açılacağı sorusudur. Kapalı Maraş’ın açılmasının gündeme geldiği günden, açıldığı güne kadar Başbakan Ersin Tatar ve Vakıflar İdaresi Genel Müdürü İbrahim Benter, yaptıkları birçok açıklamada, Kapalı Maraş’ın vakıf malı olduğunu söylemişlerdir. Ancak Kapalı Maraş’ın “vakıf malı” olduğuna ilişkin KKTC’de henüz bir mutabakat sağlanamadığını, hatta resmi görüşün hızlı bir şekilde vakıf tartışmasından uzaklaşarak, “mal ve mülklerin eski sakinlerine iade edilmesi şartıyla Maraş’ın açılması” tezini kabul ettiğini söylemek mümkündür.
Nitekim bu vaziyet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, KKTC’nin bağımsızlık günü münasebetiyle 15 Kasım günü yaptıkları Kapalı Maraş ziyareti sırasında ev sahibi Cumhurbaşkanı Tatar’ın açıklamalarına da yansımıştır. Tatar buradaki konuşmasında, “Kapalı Maraş’ta mülk sahibi olanlara Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden mallarını iade edebiliriz” diyerek, Kapalı Maraş’ın vakıf malı olduğu iddiasını, Kıbrıs Türk halkının seçilmiş en üst otoritesi sıfatıyla, bir kenara itmiştir.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve ABD gibi uluslararası aktörler “Kapalı Maraş, ancak yasal sahiplerinin yerleşimine açılabilir” görüşünü desteklemektedirler. Dolayısıyla Türk tarafı da bu görüşü benimsediğini ilan etmiş oldu. Muhtemelen Türkiye ve KKTC, Rumlar tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Maraş dolayısıyla açılacak mülkiyet haklarını ihlal davalarıyla yeniden uğraşmamak adına “Maraş Vakıf Malıdır” tezini resmi düzeyde sahiplenmemiştir. Oysa Kapalı Maraş’taki mülkiyetin, “Vakıf hukuku ve Mal Tanzim Komisyonu kapsamında” ele alınacağına dair bir resmi açıklama diplomatik açıdan daha iyi olabilirdi.