Işıldayan siyah yiğitliğimiz Cennetmekan Malcolm X’in ışıldayan bin bir hatırasından biri:
“Harvard Hukuk Fakültesi’nin düzenlediği foruma çağrılmıştım. Yanımdaki pencereden dışarıya farkında olmaksızın şöyle bir göz attım. Yıllarca önce içinde bulunduğum soygun çetesinin üslendiği evin tam karşısındaydım. O anda farkına vardım bunun.
Karşı konulmaz bir dalgayla sarsıldım sanki. Kirli geçmişimin görüntüleri allak bullak etti bir anda beynimi. Tıpkı bir hayvan gibi yaşamak, tıpkı bir hayvan gibi düşünmek!
Umulmadık bir uyanış peydahlandı içimde; içine düştüğüm çamurun ta diplerine değin nasıl da erişip kurtarmıştı beni İslam. Kaçınılması imkan dışı, belli bir son bekliyordu beni: Ya bir mezarda çürümeye terk edilmiş suçlu bir ölü olacaktım, ya da, hayatta kalabilmişsem, devlet zindanlarından birisinde mi olur artık, tımarhanelerden birisinde mi olur, tek başına bırakılmış, kötü huylu, suratından düşen bin parça, otuz yedi yaşında bir tutuklu olacaktım şimdi. Bundan başka, olsa olsa, karnını doyurabilmek ve uyuşturucu maddelere ara vermemek için hırsızlığa, dümenciliğe devam eden, yaşlanmış, hükmü geçmiş bir Detroitli Kızıloğlan olarak kalacaktım ve bir zamanların hırslı, acımasız Detroitli Kızıloğlan’ı gibi genç dümencilerin eline düşüp onların maskaraları olacaktım.
Neyse ki, düzeni bozulmuş bu dünyanın beni kuşatan çamurundan, pisliğinden kendimi kurtarabilmek için yeterli gücü bana veren İslam’ı tanıma noktasında, Allah, bana inayet etmişti.
Ve ben, Harvard’ın davetli konuşmacısı, olduğum yere öylece çakılakalmıştım.
Hapisteyken elime geçen Yunan mitolojisine ilişkin kitaplardan okuduğum bir hikaye yeniden canlandı kafamda.
Hani şu Icarus adlı çocuk… Anımsıyor musunuz onun hikayesini?
Icarus’un babası balmumuyla birbirine tutturduğu teleklerden bir kanat yapar. ‘Uçacağım diye yorma kendini, alır götürür seni bu kanatlar ta yükseklere’ der çocuğa. Çocuk, ha bu yanaydı, ha şu yanaydı, süzüle süzüle yükselmeye başlar bayağı. Uçabildiğine öylesine sevinmektedir ki Icarus, giderek kendi maharetiyle uçtuğuna inanmaya başlar. Yükseldikçe yükselir. Yükselir ya, bu arada, kanatları tutan balmumu, güneşin hararetine dayanamayıp erimeye başlar. Ve sonunda Icarus düşüverir, tepetaklak.
Orada, Harvard’ın penceresi önünde dikilirken and içtim kendi kendime: Uçmamı sağlayan kanatlarımın bana İslam’ca takılmış olduğunu asla unutmayacaktım. Hiçbir zaman aklımdan çıkmaz bu gerçek; bir saniyecik olsun…”
Gözün gözü görmediği, at izinin it izine karıştığı ve -Allahualem- şer gibi görünen hayırlarla hayır gibi görünen şerlerin tam ortasında durduğumuz şu günlerde, Malcolm X’in yolunu yol belleyenlerden oluruz inşaallah.