Rusya ve İran’ın iteklemesi, biraz da Fransa’nın gazıyla Yukarı Karabağ’da yeni bir şımarıklığa girişen Ermenistan, her geçen gün ağzının payını almaya devam ediyor. Tarihten klasik bir tekerrür örneği yaşıyoruz. Azerbaycan’ın kendi göbek bağını kesebildiği anlaşılınca dünyada ‘’barış’’ vaveylaları kopmaya başladı. Sömürgeci Avrupa, Ermenistan’ın banisi Rusya, İsrail’in yardakçısı BAE ve Müslümanlara karşı tarihî bir alerjisi olan İran; hep bir ağızdan bu şımarıklığın sonuçlarını en az zararla atlatmanın peşinde. Hocalı katliamına dair sessiz ve tepkisiz tavırlarından eser göremiyoruz.
Rusya her zamanki donukluğunu, sinsi stratejisini koruyor. Kafkasya üzerindeki fantezilerini rizikosuz adımlarla gerçekleştirmek istiyor. Mevcut ekonomik durumu Rusya’nın aleni heyecanlara kapılmasına çok müsait değil. Bunu en iyi Putin biliyor. Fransa’nın aklı hala Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarımıza çökme planlarıyla meşgul. Şu sıra daha hararetliler. Macron, diline hakim olamayan hırslı bir ergen gibi. Kendi uyduruk ‘’çizgileriyle’’ sürekli haddimizi aştığımızı anlatıyorlar. Diğer yandan Fransa’yı, hatta bütün Avrupa’yı Müslümanlar için zindanlaştırmakta ısrarcılar. Miladi 21. yüzyılda bile faşist yobazlıklardan vazgeçemiyorlar. ‘’İslam krizde’’ diye yalanlar uydurup, kendi despot politikalarına meşru alan biçiyorlar. “Kur’an-ı Kerim’den bazı kısımlar çıkarılmalı’’ tarzında daha önce yaptıkları salaklıkların bir devamı olarak görelim bu atılganlığı. Beceriksiz ve kifayetsizler. Ermenistan hamlesini de ellerine yüzlerine bulaştırdılar. BAE ve İran desek, tipik olarak tasmaları ne yöne tutuluyorsa o tarafa meyledip o minvalde açıklamalar yapıyor.
Her zamanki gibi bu “Batı krizi”nin açıklarını kapatmak da içimizdeki Frenklere, Acemlere, Moskoflara vs. düştü. Olup biten sıcak gelişmelerin Türkiye sosyo-politiğine dokunabilecek olumsuz etkilerini en yüksek seviyeye çıkarmak için fırsat kolluyorlar. SİHA’larımızın gerekli her noktada gereken herkese haddini bildirmesine tahammülleri kalmadı. İki yüzyıldır soy soy iletilen bir ihanet psikolojisi… Savrula savrula harap düştüler. Yine utanmıyorlar. Zerre sıkılmıyorlar. “Türkiye, cihatçıları Suriye’den Azerbaycan’a taşıyor” deyu etki ajanlığı oynamaktan ve “Azerbaycan kabile ya, devlet bile değil, demokrasi yok, hukuk yok’’ diye boş boş konuşmaktan hiç rahatsız olmuyorlar. Türkiye politikacılarının Azerbaycan’ın öz haklarını korumasına destek olmasını, “Ermenistan’ı işgal edecek herhalde” tonunda alaylı bir üslupla yeriyorlar.
Her şey kronik çizgisine göre zuhur ediyor yani.
Biz ise her zamanki gibi kalbimizi Hak’tan, hakikatten, hukuk ve adaletten yana tutuyoruz.